İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASI
BİRİNCİ BÖLÜM İDARİ YARGI KARARLARI
1. YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARLARI
Bir idari işlem aleyhine Danıştay' da veya idari mahkemelerde dava ikame edilmesi doğrudan, dava konusu idari işlemin yürütülmesini durdurmaz. İdari işlemin yürütülmesinin durması; ancak bir mahkeme kararıyla olabilir.
Hukuk Devletinin temel güvencesi olan iptal davalarını çoğu kez anlamlı kılan yargı yerinden ancak böyle bir davanın açılması koşuluna bağlı olarak istenebilecek "yürütmenin durdurulması" kararlarıdır.1
Yürütmenin durdurulması kararları, iptali istenilen işlemi ortadan kaldırmayıp o işlemin ve onun sonucu olan işlemlerin uygulanmasını yasada aksine hüküm bulunmadıkça dava sonuna kadar durdurur. İşlemden önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlar. Bu
nedenle hukuki niteliği bakımından iptal kararlarına çok yakındır.2
2577 sayılı İdari Yargı Usulü Kanunu’nun da 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun ile yapılan değişiklikten sonra, yürütmenin durdurulması şu şekilde düzenlenmiştir: Bu kanunun 27.maddesinin 2.fıkrasına göre; Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması
- 1 ÖZAY İlhan, Günışığında Yönetim, İstanbul: Alfa Yayınları,1986, sahife 343.
- 2 ÇAGLAYAN Ramazan, İdari Yargı Kararlarının Sonuçları ve Uygulanması, Ankara Seçim Yayınevi, 2000,sahife 192
halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle
hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez.”şeklindedir.
Neticeten Danıştay ve İdare Mahkeme’leri tarafından tesis edilen yürütmeyi durdurma kararlarına göre idare işlem veya eylem tesis etmeye mecburdur."3
2. İPTAL KARARLARI
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı, iptalleri için, menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. Davanın konusu, idari işlemin bizzat kendisidir. Amaç, hukuka aykırı olarak nitelendirilen dava konusu idari işlemin, yapıldığı tarih itibariyle hukuk düzeninden çıkarılmasının sağlanmasıdır. İdari işlemin hiç yapılmamış, hiç doğmamış hale getirilmesidir. Özetle idari işlemin hukuka aykırılığı nedeniyle, kesin bir hükümle sakat işlemlin geriye yürür bir şekilde ortadan kalkmasını sağlayan yargı kararlarıdır.
- 3 ULER Yıldırım, İptal Kararlarının Sonuçları, Ankara: A.Ü.H.F.Y.,No:281, 1970, sahife 4
Böylelikle iptal davası kabul edilir ve iptal kararı verilirse idari yargı yalnız davacı hakkında değil herkes hakkında iptal edilmiş olur. 4
İdari yargıda iptal kararlarının doğurduğu sonuçlara benzeri sonuçlar doğuran kavramlar mevcut olsa da bu kavramlar nitelik itibariyle iptal kararında farklılık gösterirler. "Yürütmenin durdurulması kararları" bir davada davacının istemi üzerine yargı yeri tarafından idari işlemin ya da yargı kararının uygulanmasının ertelenmesi için verilen koruyucu tedbir niteliğinde ara kararları iken, iptal kararları; uyuşmazlığı çözen, kesin hüküm olabilen işlemi ortadan kaldıran kararlardır. Yürütmenin durdurulması kararı verilmesinin temel koşulu ve
nedeni, dava konusu işlemdeki sakatlığın açık biçimde görülmesidir. İşlemin hukuka uygun olmadığı kanısına varan yargı yeri yürütmenin durdurulmasına karar verecek, iptal kararı verilinceye kadar, işlemin tesis edilmesinden önceki durum yürürlüğünü sürdürecektir.
Doğurduğu sonuçlar bakımından iptal kararlarına benzeyen bir diğer kavram, "geri alma" dır. İdarenin, işlemini, geriye yürür biçimde ortadan kaldırması geri alma işlemidir.
Geri alma ve iptal kararı arasındaki nitelik farkı açıktır. İptal kararı bir yargı işlemi iken geri alma idari bir işlemdir. Ancak bu iki kavram, geriye yürür olmak ve işlemin sakatlığı nedenine dayanmak bakımından benzerlik gösterir. Yargı yerince dava sonunda "iptal" kararı 5
verilmesi davanın tarafları ve üçüncü şahıslar için önemli sonuçlar doğurur. Bu sonuçlar üç başlık halinde incelenebilir.
- 4 DERBİL Süheyl, İdare Hukuku, Ankara: A.Ü.H.F.Y., No:133, 1959,Besinci Bası, sahife 193
- 5 AYÇİÇEK Halil İbrahim, “İdari Yargı Kararlarının Yerine Getirilmesi”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2002, sahife 17-18
2.1. İptal Kararı ile Sakat İşlem Ortadan Kalkmış Sayılır
Bir idari işlemin yetkili yargı organlarınca iptal edilmesi bu işlemin yasaca öngörülen koşulları taşımadığının saptanması demektir. Eğer işlem yasada öngörülen koşulları taşımıyorsa işlemin sakatlığı saptanır. Bu, iptal davasının kabulü demektir.6
İdari işlemdeki hukuka aykırılığın yargı organınca saptanması halinde verilen karar; işlemin iptalidir. Danıştay içtihatlarıyla ortaya konduğu üzere iptal kararlarının iki önemli sonucu vardır. Biri, kararın idari işlemi tesis edildiği andan itibaren ortadan kaldırması, işlem
hiç yapılmamış gibi bir sonuç doğurmasıdır. Diğeri ise kararın iptal edilen işlem yerine geçmemesi ve idarenin karar gereğince yeni bir işlem yapmak zorunda kalmasıdır. İdare Hukukunun genel ilkelerine göre idare yargı merciinin vermiş olduğu iptal kararı, idari
işlemin yerine geçmez, onu tesis edildiği tarihten itibaren ortadan kaldırır, hukuken yok eder ama hâsıl olan boşluğa kendisi geçip oturamaz. Aksi halde yargı organı idarenin yerine geçmiş olur ki bu da kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı düşer. Hüküm vermek yargının, bu
hüküm doğrultusunda işlem tesis etmek idarenin görev ve işlevidir. Ancak idare, işlemini tamamen yargı kararına uygun tesis etmek zorundadır.7
2.2. İptal Kararı Geriye Yürür
Yargı organının işlemdeki sakatlığı tespitinin yaptırımı olan iptal kararı ile işlem, sakatlığın ortaya çıktığı andan itibaren ortadan kalkmış olur. Mahkeme bir kararı iptal ettiğinde iptal keyfiyeti geçmişe yürür. Karar mahkemece iptal edildiği andan değil, idarece
alındığı andan itibaren bozulmuş olur.
- 6 MUMCU Uğur, "Türk Hukukunda İptal Kararlarının Yerine Getirilmesi ve Sorumluluk",A.Ü.H.F.D., (1970), C.XXVII, S.3-4, sahife 97
- 7 AYÇİÇEK, a.g.e., .sahife.18
İptal kararının geçmişe yürüdüğü büyük önem taşımaktadır. "İptal davasına konu olan bir işlem ve karar Danıştay'ca iptal edildiği tarihten değil, idarece tesis edildiği tarihten itibaren kalkmış sayılır."8
9.7.1966 tarih ve E.1966/21, K.1966/7 sayılı Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararında da bu husus belirtilmiş bulunmaktadır. "...Bu durumda başka göreve nakli idari yargı kararıyla iptal olunan memur hakkındaki nakil işlemi, bu karar dolayısıyla idarece tesis edildiği tarihten itibaren kalkmış olacağına göre o kadronun inhilal etmemiş sayılacağının kabulü zorunludur. Bu suretle aynı kadroyu iki kişinin işgal etmesi hali ortaya çıkmakta olup bunlardan yukarıda belirtilen sebeple münhal sayılmayacak olan kadroya yapılmış atamanın kaldırılarak eskiden beri o kadroyu işgal etmekte olan memurun mezkûr kadrodaki görevinin devam etmesi gerektiğine karar verildi." şeklindeki karar da bunu göstermektedir.9
2.2.1.İptal İle İşlem Yapılmadan Önceki Durum Geri Gelir İptal davaları çözümlenirken sakatlığın doğumu anındaki durum yargılanır. Bu sebeple sakat işlem dolayısıyla ortaya çıkmış bulunan hukuka aykırılıkların düzeltilmesi sakat işlemin iptali kararının geriye yürümesi sonucunu doğurur. İptal kararını yerine getirecek olan idarenin iptal kararı üzerine sakat işlem yapılmadan önceki hukuki durumun geri gelmiş olacağı, sakat işlemin hiç yapılmamış sayılacağı hususlarını göz önünde tutması gerekir.10
İptal kararı verilmesi sonucu işlemin tesisinden önceki duruma dönülmesi ile ilgili olarak doktrindeki görüşler ve Danıştay' ca benimsenmiş temel yaklaşım, iptal kararı verilmesi üzerine; niteliklerine göre bazı işlemlerin hiç yapılmamış sayılacağı, bunun
- 8 EROĞLU Hamza, İdare Hukuku Genel Esasları, İdari Teşkilat ve İdarenin Denetlenmesi, Ankara: Işın Yayıncılık,1985, sahife 449
- 9 D.İ.B.K. , 9.7.1966, E.1966/21, K.1966/7, Danıştay Kararları Dergisi, (1967), S.107-110, Ankara, sahife 52
- 10 ÖZDEŞ Orhan, "Danıştay Kararlarının Yerine Getirilmesi Zorunluluğu", Danıştay Dergisi,(1976),Y.6, S. 20-21,sahife.45
mümkün olmadığı hallerde yani idarenin işlem öncesi duruma dönülmesi için birtakım yeni düzenlemeler yapması gerektiği hallerde, idarenin bu yolda düzenlemeler yapmakla yükümlü olduğu yönündedir. Geri dönüşün ne zaman kendiliğinden olabileceği ve ne zaman idarenin karışması ile iptalden beklenen sonucun gerçekleşeceği konusunda kesin kural koyma olanağı yoktur. Çok genel bir biçimde idarenin yalnızca hareketsiz kalmasının yeterli olduğu durumlarda, önceki duruma dönüş kendiliğindendir denebilir. İlke kendiliğinden olsun ya da olmasın hukuka aykırı olmayan eski durumun geri gelmesidir. Geri dönüşün kendiliğinden olmadığı hallerde idarenin yapması gereken iptal kararına uygun davranması ve yeni kararlarını da bu yönde almasıdır.11
2.2.2.İptal Edilen İşlem Hiç Yapılmamış Sayılır
Bir idari işlemin yargı yerince iptal edilmesi üzerine "işlem öncesi duruma dönmek" bazı durumlarda ilgili açısından yeterli olmayabilir. İşlemin tesis edildiği tarih ile mahkemece iptaline karar verildiği tarih arasında ilgilinin bu işlemden dolayı uğradığı bir takım kayıplar
ya da bu süre içinde kullanamadığı haklar olabilir. İşlem nedeniyle uğranılan zararın giderilebilmesi için "eski durumun gelmesi" neden daha etkili bir ilke gereklidir ki bu; "iptal edilen işlemin hiç yapılmamış sayılması" ilkesidir.
Uygulamada "işlemin yokluğu" ile "hiç yapılmamış sayılması" hali benzer sonuçlar gösteriyorsa da sakat işlem sakatlığı saptanıp iptal edilene kadar uygulanması ve uyulması zorunlu bir işlemdir. Yokluk, işlemin hukuk düzenine hiç çıkmamış olması durumudur. İptal
edilen işlemin hiç yapılmamış sayılması ilkesi ise, sakat işlem dolayısıyla ortaya çıkmış hukuka aykırı durumların düzeltilebilmesi için yol gösterici bir ilkedir. Bu ilkeye göre idare,
- 11 ULER, a.g.e., sahife 27
iptal edilen işlem hiç yapılmasa idi ne olacak idi ise düşünüp buna göre durumu düzeltmekle yükümlüdür.12
Burada ilke; hukuka aykırı işlemden doğan sonuçların ortadan kalkması amacıyla, iptal edilen işlemin hiç yapılmamış sayılması ve sakat işlem nedeniyle zarara uğrayan ilgilinin işlem yapılmamış olsa idi elde edebileceği şeyleri tam olarak verip kayba uğramasını
önlemektir.
2.3. İptal Kararı Genel Etkilidir
İdare tarafından tesis edilmiş olan işlemin sakatlığı, idari yargı yerince tespit edildiğinde verilen iptal kararı bütün ilgililer için sonuç ifade edecektir. İptal kararı geriye yürür bir etkiye sahip olduğundan, kararın doğuracağı etki, işlemin yapılması anında doğmuş etki ölçüsünde olacaktır. İptal devasından beklenen sonuç, işlemin iptalidir. Ve yargı yerince bu yolda karar alınınca, işlemin iptalinden bütün ilgililer etkilenecektir. Yargı yerince verilen kararın "yalnız davanın taraflarını ilgilendirmesi hali" ile "kesin hükmün nisbiliği" ilkesi iptal kararları için geçerli olmayacaktır.
Genel etki her şeyden önce işlemin yöneldiği kişiler için geçerlidir. Ancak genel etki bu nispette dar anlamda kalmaz. İptal kararının uygulanması dolayısıyla işlemin yönelmemiş olduğu kişilere ve işlemlere ve de dolaylı olarak, ilgili işlemlere etki ulaşabilir.13
3. TAM YARGI KARARLARI
- 12 a.g.e., sahife 31
- 13 a.g.e., sahife 45
Tam yargı davaları idari eylem, işlem veya sözleşmelerden hakları zarar görenler tarafından açılan davalardır. Bu davanın açılabilmesi için, bir hakkın ihlal edilmiş olması gerekir. Burada ihlal edilen hak kavramı adli yargıda görülen davalardaki ihlal edilmiş hak gibidir. Davacı bir hakkın yerine getirilmesi, bir saldırının durdurulması, eski durumun geri getirilmesi ya da uğranılan zararın giderilmesi gibi taleplerde bulunur. Dosyaya bakan hâkimin yetkileri, adli yargıda davaya bakan hâkimin yetkileri gibidir. Hâkim maddi olayı ve
delilleri araştırarak, bir hakkın ihlalini tespit ederse bunun telafisi yönünde hüküm verir. Bu özellikleriyle tam yargı davası, özel hukuktaki eda davasına benzemektedir.
Bu nedenle tam yargı davalarında verilen kararların infazının, adli yargı yerlerince verilen benzerlerinden farklı olmasını gerektirecek bir neden mevcut değildir. Bu esastan hareket eden İdari Yargılama Usulü Kanununun 28.maddesinin 2.fıkrası yukarıda belirttiğimiz
gibi "tam yargı davaları hakkındaki kararlar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur" hükmüne yer vermiştir. Bu durumda icra dairesi İcra ve İflas Kanununun kamu dairelerine karşı kullanılmasına izin verdiği yetkileri kullanarak, idari yargı kararında (tam yargı
davasında) hüküm altına alınan tazminatın veya hakkın davacıya verilmesini sağlar.14
- 14 EROGLU, a.g.e., sahife 384
İKİNCİ BÖLÜM
İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASI
1. İPTAL KARARLARININ UYGULANMASI
7.11.1982 tarihinde kabul edilen Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasının 138. Maddesinin 4. fıkrasında "Yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ile idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez" ifadesi yer almaktadır. Bu madde ile yargı kararlarının bağlayıcılığı devlet organlarının hepsi için ortaya konulmuştur.
İdare Mahkemelerinin vermiş olduğu kararların bağlayıcılığı İdari Yargılama Usulü Kanununun (10. 6. 1994 tarihinde yapılan değişiklikle) 28. Maddesinin 1. fıkrasında da ayrıca belirtilmiştir. "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve
yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir."
İdareyi iptal kararlarını uygulama konusunda olumsuz tutum ve davranışa iten bir hususta 521 sayılı Danıştay eski Kanunun 95. maddesi olmuştur. Bu maddenin son fıkrasında yer alan "Danıştay ilamlarının icaplarına göre eylem veya işlem tesis etmeyen idare aleyhine Danıştay da manevi tazminat davası açılabilir." hükmü yanlış yorumlanarak iptal kararlarının yerine getirilmesinin idare için zorunlu olmadığı, davacıların lehlerine verilen kararların infaz edilmemesi halinde ancak tazminat davası açabilecekleri, idarenin tazminat ödeyerek kararı uygulamayabilecekleri ileri sürülmüştür.15
- 15 AYÇİÇEK, a.g.e., sahife 25
1950 ve 1960' lı yıllarda doktrinde buna benzer görüşler vardır. Nitekim ".iptal ilamları mevcut idari kararları kaldırır. Yerine idarenin yeni bir karar almasını gerektirir. İdareyi bu kararı almaya cebredecek bir vasıta yoktur. Burada vasıta sadece tazminattır.
İdareye makul bir süre içinde iptal kararına uygun bir karar almazsa Danıştay hukuk devletine aykırı bir hal ve ağır bir kusur saymakta ve ilgiliyi idari karar alsaydı elde edeceği menfaati tazminat olarak hükmetmektedir. 16
Ancak günümüzde 1982 Anayasasının 138. ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 28. Maddesi hükümleri karşısında bu tartışmalar yer bulamamaktadır. 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunun 29. Maddesinin birinci fıkrasında açıklanmıştır. Buna göre "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar yeterince açık değilse yahut birbirine aykırı hüküm fıkralarını taşıyorsa, taraflardan her biri kararın açıklanmasını veya aykırılığın giderilmesini isteyebilir." Beşinci fıkrasında da "Açıklama veya aykırılığın kaldırılması, kararın yerine getirilmesine kadar istenebilir."demektedir.
İdari yargı yerlerince verilen kararlarda açıklama bulunmadığından her zaman çok da anlaşılır olmayabilir. İdare bu durumlarda böyle kararların nasıl uygulanacağını bilemeyebilir veya bu konuda tereddüt edebilir. Bu takdirde Danıştay' a başvurup, Danıştay'ın vereceği
mütalaa doğrultusunda uygulama yapabilir.
İptal kararlarının yerine getirilmesi konusunda yargı mercilerinin tutumları da önemli bir etkendir. Yargının idareye ayrılan alana girmemesi, tarafsız, siyasi etkilerden uzak, anlaşılır, uygulamada güçlük yaratmayacak biçim ve kapsamda kararlar vermesi gerekir. Anayasanın 125. maddesinin 4. fıkrasında "Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin, kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya
- 16 BALTA Tahsin Bekir, İdare Hukuku, Ankara: A.Ü.S.B.F.Y., 1960, Seri No:12, sahife 327
takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez." hükmü de bu anlamda değerlendirilmelidir. Böylece nasıl idare, mahkeme kararlarına saygı gösterecek, onları geciktirmeksizin yerine getirme zorunluluğunda olacaksa, yargı organı da idarenin işini güçleştirici biçimde kapalı, güç anlaşılır bu nedenle de uygulanması zor kararlardan kaçınacaktır.17
İptal davalarının kararlarının yerine getirilmesi tam yargı davalarındaki kadar kolay değildir. İptal davasına konu edilen idari işlemlerin uygulanması birbirinden çok farklılık arz etmektedirler. Yargı yerlerince verilen kararların hukuksal niteliği ve iptal kararlarının yerine
getirilmesi görevinin genellikle işlemi iptal edilen idari kuruluşa gönderilmesi, iptal kararlarının yerine getirilmesini güçleştirmektedir. İptal kararlarının yerine getirilmesi, iptale konu olan idari işlemin niteliğine göre değişik durumlar göstermektedir.
1.1. Sonuçları Bakımından İptal Kararları
İptal kararları, idari işlemlerin aksine, zaman bakımından geriye yürüyerek, etki yaratırlar. İdari davaya konu edilen idari işlemi tesis edildiği (yapıldığı) tarihten itibaren ortadan kaldırarak, idari işlemden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlarlar.92 Hatta
Danıştay 3.Dairesinin kararında söylendiğine göre, iptal kararı yalnızca dava konusu edilen idari işlemin üzerinde etki yaratmaz, ona bağlı olarak tesis edilen diğer işlemleri de, yapıldıkları tarihten itibaren ortadan kaldırarak tesis edilmemiş hale getirir.
Bu açıklamalardan, idari yargı yerlerince verilen iptal kararlarının, biri, davaya konu idari işlemle ona bağlı olarak tesis edilen diğer işlemlerin yapıldıkları tarihten geçerli olarak ortadan kaldırılması, diğeri, bu işlemlerin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesinin
sağlanması olmak üzere iki tür etkisi olduğu anlaşılmaktadır.18
- 17 AYÇİÇEK, a.g.e., sahife 26
- 18 CANDAN Turgut, “İdari Yargı Kararlarının Uygulanması-IV”, Maliye Postası, Y.12, S.256, sahife 45
İptal kararlarının etkilerinden ilki, yani davaya konu edilen idari işlem ile ona bağlı diğer işlemlerin tesis edildikleri tarihten geçerli olarak ortadan kalkması, iptal kararı ile kendiliğinden olur. İptal edilen idari işlemin ortadan kalkması için, idarenin herhangi bir işlemde bulunmasına, örneğin, başka bir idari işlem tesis etmesine veya eylemde bulunmasına gerek yoktur. Buna karşılık, iptal edilen idari işlemle ona bağlı diğer işlemlerin tesis edildikleri tarihten önceki hukuki durumun geri gelebilmesi, her zaman iptal kararı ile eş zamanlı değildir. Çoğu kere, bu sonucun sağlanması için idarenin de bir davranışta bulunması gereklidir.
1.1.1. Kendiliğinden Sonuç Doğuran İptal Kararı
Kimi durumlarda iptal kararının yerine getirilmesi için idare tarafından bir işlem yapılmasına gerek kalmaz. Bunların iptal edilmeleri halinde idarenin iptal kararını uygulamak için ayrı bir işlem tesis etmesine veya eylemde bulunmasına gerek yoktur. Bu kararlar kendiliğinden sonuç doğurur. Bu halde idarenin pasif kalması, kararın uygulanması için yeterli olur. Kendiliğinden sonuç doğurma daha çok genel düzenleyici işlemlerde olmakla birlikte, birel işlemlerde de görülebilir. İptal edilen genel düzenleyici işleme dayanılarak yapılan işlemlerin durumu da önem arz etmektedir.19
Bu konuda doktrinde "Düzenleyici işlemlerin iptali halinde o alanda önceden yapılmış (iptal edilen düzenleyici işlemin ortadan kaldırdığı) bir düzenleyici işlem otomatik olarak yürürlük kazanır. Bu konuda idarenin herhangi bir işlem (düzenleyici işlemin yeniden yürürlük kazanması yolunda bir işlem) tesisine lüzum yoktur. Öte yandan eğer iptal edilen düzenleyici işlem, o alanda hukuki bir boşluk doğuruyor ise; ya da idare iptal edilen işlemle yeniden yürürlük kazanan eski düzenleyici işlemi değiştirmek düşüncesinde ise iptal
kararındaki hususları gözetmek suretiyle hukuka uygun yeni bir düzenleyici işlemi her zaman
- 19 ÇAGLAYAN, a.g.e., sahife 150
yapabilir." denmektedir. Ancak iptal edilen düzenlemenin kaldırdığı ya da değiştirdiği 20 düzenlemeler, iptal kararı üzerine yeniden ve kendiliğinden yürürlüğe girmez. Aksi durum yargı yerinin yasa koyucu yerine geçmesi anlamına gelir şeklinde de görüşler bulunmaktadır.21
Bu gün kabul gören görüşe göre idarenin genel düzenleyici işlemi yargı yerince iptal edilince, yönetim tarafından herhangi bir işlem yapılmasına gerek yoktur. İptal kararı 22 kendiliğinden sonuç doğurur. İdarenin yapacağı tek şey, artık bu düzenleyici işlemi uygulamamaktır. Yani pasif kalmaktadır.
Düzenleyici işlemin iptali edilmesi halinde o konunun yeniden düzenlemesi gerekiyor ve idare düzenlemeyi yapmaktan kaçınıyorsa bu konuda yargı idareye emir ve talimat veremez. Sadece hukuka aykırılığı tespit ederek işlemi iptal eder. Bir üst metin, örneğin yasa, düzenleyici işlem yapılmasını emrediyorsa, idarenin takdir yetkisi yoktur.23
Hem konusu hem de öznesi önceden bilinen, ortaya çıkan sonucun sadece bir kişi, bir nesne ya da bir olay için geçerli bir durumu gerçekleştiren işlemlere birel işlemler denilmektedir. Kimi durumlarda bireysel işlemlerin iptali de kendiliğinden sonuçlar doğurur. Örneğin kamulaştırma kararının, işten el çektirme ya da Devlet Memurları Kanununa göre, görevden uzaklaştırmanın iptali kendiliğinden sonuç doğurur; iptal kararının yerine getirilmesi için yönetimin herhangi bir işlem yapmasına gerek yoktur. Disiplin cezalarının iptalinde de durum aynıdır. Görevden uzaklaştırılan memurun, iptal kararı üzerine göreve başlamasına, yönetimce engel olunması, yeni bir yönetsel işlem niteliğindedir, buna karşı da dava yollarına başvurma olanağı vardır.24
20 KARAVELİOGLU Celal, Açıklama ve En Son İçtihatlarla İdari Yargılama Usulü Kanunu, Trabzon: 1993,C.2, ,sahife 89.
- 21 ÇAGLAYAN,a.g.e., sahife 160
- 22 GÖZÜBÜYÜK A. Şeref , “Yönetsel Yargı”, Turan Kitabevi, 10. Basım, Ankara, 1996, sahife 218
- 23 ÇAGLAYAN, a.g.e., sahife 155
- 24 GÖZÜBÜYÜK, a.g.e., sahife 219
Atama işleminin iptali halinde memura yapılan ödemeler geri alınamaz. Zira maaş hizmetin karşılığıdır. Bu sonuç iptal kararından etkilenmez. Yine atama işleminin iptali halinde hizmet geçerli olur. İlgili fiilen çalıştığından başka bir şart aranmadan hizmetin geçerli sayılması gerekir.25
Kamu görevlisinin görevden alınması sonucunu doğuran, görevden çıkarma ve emekliye ayırma gibi işlemlerin iptal edilmesi, ilgilinin görevden hiç ayrılmamış gibi eski durumunun iadesini, görevine başlamasını gerektirir.26
İptal kararı, hukuki etkisini kendiliğinden doğurmasına rağmen fiili etkisini her zaman kendiliğinden doğurmaz. İptal kararının uygulanması için idarenin bir takım işlem ve eylemlerde bulunması gerekir. Bu durumlarda idarenin ilgiliye işlemin artık hukuk âleminden
kalktığını ve faaliyetine devam edebileceğini bildirmesi gerekir.27
1.1.2. Aynı Nitelikteki Karar Alınmasını Engellemeyen İptal Kararları
Kimi durumlarda iptal kararı üzerine, idare aynı sonucu sağlayan yeni bir karar alabilir. Eğer idari işlem yetki, biçim gibi noktalardan iptal edilmiş ise, idare bu gibi hukuka aykırılık durumlarını gidererek aynı sonucu doğuran yeni bir karar alabilir. Hemen eklemek gerekir ki bu yeni karar alındığı tarihten itibaren geçerli olur. Etki bakımından bu yeni karar iptal edilmiş olan eski kararın alındığı tarihe kadar geriye yürümez.28 Yenilenen işlemin yürürlük tarihi doktrinde tartışmalıdır. Yıldırım ULER' e göre;
- 25 ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 171
- 26 AYÇİÇEK, a.g.e., sahife 29
- 27 a.g.e., sahife 28-29
- 28 GÖZÜBÜYÜK A. Şeref, TAN Turgut, İdare Hukuku, C.2, İdari Yargılama Hukuku, Turhan Kitabevi, 1999, sahife 566
" İptal olunan işlem, sakat olmadan yapılabilme koşullarını sonradan kazanmış ise örneğin sonradan çıkan bir kanun bu işlemin yapılabilme olanağını açmışsa, işlem yenidir. Geçmişte yapılmış sakatlığın etkisi olmaz, yenilenmesinden başlayarak geçerli olur. İptal
olunan işlem sakat olmadan yapılabilme koşulların yapıldığı sırada da taşıyor idi ise, yeni işlem görünüşte yenidir ancak ilk işlemin yapıldığı tarihten başlayarak geçerli olur, yani geri yürür. Bu çözüm, geri yürümenin kişi yararına olduğu durumlarda zaten iptal kararının
sonucu ve gereğidir. Yapılması kişi yararına olan bir işlem bazı bozukluklar nedeniyle iptal edilmişse, geriye yürümeyen bir yenileme çoğu kez dava açanın kendi zararına çalışması anlamına gelebilir. Geri yürümenin kişi yararına olmadığı durumlarda da aynı çözümün
uygulanması gerekir. Aksi halde, örneğin şekil bozukluğu nedeniyle iptal olunan emeklilik işleminde, ilgili idarenin hatasından yararlanarak kendisine nasıl olsa uygulanacak bir işlemin uygulanmasını uzun zaman geciktirebileceği gibi, bu sırada emeklilik de geçirdiği
sürenin görevden hiç ayrılmamış sayılarak kıdemine eklenmesini, yükselme süresi gelmiş ise yükseltilmesinin yapılmasını isteyebilecektir. Oysa idarenin hatasından yararlanan kişiye böyle ayrıcalıklar tanımak eşitlik ilkesini zedeler. "29
Değişik bir durumda ise; bazı iptal kararları üzerine idarenin, kararda belirtilen esaslara uyarak yeni bir işlem tesis etmesi zorunludur. Örneğin yapı izni verilmemesi yolundaki işlem iptal edilince idarenin, yürürlükteki mevzuata uygun olarak ruhsat vermesi gerekir. Bu yargı kararının izin yerine geçmeyeceği kuralının sonucudur.30
İptal kararının ilerisi için de etki doğurması İdare Hukuku esaslarındandır. Ancak bu durum, idarenin işlemi iptal olunduktan sonra, aynı konuda bir daha işlem yapılamayacağı anlamına gelmez. Örneğin emeklilik işlemi iptal edilen bir kişinin bir daha emekliliğe sevk
- 29 ULER, a.g.e., sahife 98
- 30 a.g.e., sahife 99
edilemeyeceği, görevden alma işlemi iptal edilince, ilgilinin bir daha görevden alınamayacağı düşünülemez. Şartları gerçekleştiğinde bu işlemler yapılabilir.31
Yetki ve biçimle ilgili sakatlıklar nedeniyle iptallerine karar verilen idari işlemler için ilgili idarelerin iptal kararının ışığında sağlıklı idari işlemler oluşturmalarına hiçbir engel yoktur. Bunu yapmak bir bakıma idarenin görevidir ve ancak bu şekilde verilen iptal kararının uygulanmış olduğundan söz edilebilir.
1.1.3.Tersine İşlem Yapılmasını Gerektiren İptal Kararları
Kimi durumlarda idare, iptal edilen kararın tersine bir karar alma durumundadır. Bu duruma özellikle olumsuz kararların iptali halinde rastlanılır. Örneğin idareye yapı izni için yapılan başvurunun reddine ilişkin kararın iptali üzerine, idare yapı izni verme doğrultusunda
karar alma durumundadır. Bilindiği gibi, Danıştay'ın vermiş olduğu iptal kararı "izin" yerine geçmez. Ancak idarenin izin vermeme kararının hukuka aykırı olduğunu gösterir. 108 Örneğin vergi borcu olduğu gerekçesiyle bir kişiye pasaport verilmemesi üzerine açılan bir iptal davası sonucunda yargı yeri ilgilinin vergi borcu olmadığını tespitle işlemi iptal ederse bu halde idarenin aynı gerekçeye dayanarak, istemin reddi yolunda yeni bir işlem tesisi mümkün değildir. Olumsuz bir işlem iptal edilince idare işlemi olumlu yapmak zorundadır. Davacının denizden doldurma isteminin reddi yolundaki işlemin iptal edilmesi üzerine Danıştay "...iptal kararı davacının denizden doldurma hakkının varlığını belirttiğine göre, başka bir deyişle izin talebinin kabulünü zorunlu kıldığına göre, idarenin davacının isteğini yerine getirmesi gerekir. Böyle bir uygulamanın dışındaki her türlü davranış ilamın ademi infazı manasını tazammum eder..." şeklinde karar vermek olumsuz işlemin iptal edilmesi halinde, idarenin olumlu olarak işlemi yapması gerektiğini ortaya koymuştur.32
- 31 ÇAGLAYAN, a.g.e. sahife 173
- 32 D. 8. D., E. No: 1974/1486, K. No: 1975/2126 ve T. 18.6.1975, Danıştay Dergisi, S. 20-21, sahife 496
İdarenin olumsuz işlemi iptal edilince, idare ilgilinin istemini yerine getirmek zorundadır. Ancak iptal kararı, işlem yerine geçmez, kişinin istemi otomatik olarak gerçekleşemez. Örneğin ruhsat isteminin reddi işlemi iptal edilince, ilgili mahkeme kararına dayanarak inşaatına devam edemez.33
Yine atamama işlemi iptal edilince, ilgili göreve atanmış sayılmaz. İptal kararı, idareye bu yönde yükümlülük yükler. “Göreve atamama işleminin iptali üzerine Danıştay iptal kararının idari işlemler yerine geçmeyeceğini idari yargı kararının idareye bu yönde karar
alma yükümlülüğünü yüklediğini belirterek, Danıştay 'ca verilen iptal kararına rağmen, senatosunun gerekli kararı almaması karşısında Üniversiteler Kanunun 26. maddesinde yazılı usul ve şartların tamamlanmadığı bu durumda senato kararı olmadıkça Milli Eğitim
Bakanlığınca davacının Profesörlüğe yükseltilmesi hususunda kararname düzenlemesi mümkün bulunmamaktadır.” diyerek iptal kararının işlem yerine geçmeyeceğini kişinin isteminin ancak yargı kararı doğrultusunda idare tarafından yerine getirilebileceğini ortaya
koymuştur.34
Olumsuz işlemin iptal edilmesi üzerine idare olumlu şekilde karar almak zorundadır. İdare bu zorunluluğu yerine getirmezse, idarenin ve kamu görevlisinin sorumluluğu durumu ortaya çıkar.35
İptal kararı bir taraftan idareye olumlu işlem yapma yükümlülüğünü yüklerken, diğer taraftan idari işlemi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırmaktadır. Bu noktada iptalin anlamı kişinin istemde bulunduğu anda o izni almaya hak kazanmış olduğunun belgelenmesidir.
İdarenin yükümlülüklerini geçmişe etkili olarak yerine getirmek zorunda olmasının anlamı,
- 33 ALİEFENDİOGLU Yılmaz “Danıştay Kararlarına Uyulması” , Danıştay Dergisi, (1975), Y.5, S.16–17, sahife 17
- 34 D. 5.D.,25.4.1973, E: 1972/7716, K:1973/2424, Amme İdaresi Dergisi, C.7, S. 2, sahife 226
- 35 ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 187
ilgilinin örneğin ruhsatı ilk istemde bulunduğu anda alacağı şekilde gerekli işlemleri yapmasıdır.36
1.1.4.Hukuksal Durumlarda Değişiklik Yapılmasını Gerektiren İptal Kararları
Kimi durumlarda, idarenin iptal kararını yerine getirebilmesi için, iptal edilen kararla ilgili olanların hukuksal durumunda değişiklik yapılması gerekebilir. İptal kararlarının yerine getirilmesinde karşılaşılan en büyük güçlük bu gibi durumlarda olur. Gerçekten öyle iptal
kararları vardır ki idarenin bunları yerine getirebilmesi için bir takım hazırlıklar yapıp bu kararla ilgisi olanların hukuki durumlarını değiştirecek işlemler tesis etmesi veya bu işlemlerle birlikte iptal kararının doğrultusundaki idari işlemi oluşturması gerekir. Örneğin
idarece emekli edilen bir görevlinin Danıştay'dan aldığı iptal kararının yerine getirilmesi, ancak görevlinin yeniden eski görevine, ya da ona eş bir göreve dönmesinin sağlanmasını, sanki emeklilik işlemi hiç yapılmamış gibi görevlinin tüm haklarının geri verilmesini
gerektirir. Bunun sonucu olarak, memurun görevine başlaması, iptal kararı alıncaya kadar açıkta geçen sürenin kıdemine sayılması gerekiyorsa yükseltilmenin yapılması eğer memurun emekli edilmeden önce kullandığı kadroya geçirilmesi ya da ilgiliye kazanılmış hakkına uygun yeni bir kadro bulunması gerekir. 37
Görevden alma işleminin iptali üzerine ilgilinin eski görevine döndürülmesi gerekir. Kimi görevlerde iptal kararının yerine getirilmesi ancak memurun eski görevine dönmesi ile olabilir. Memurun eski görevi benzeri bulunmayan ya da özelliği olan bir görev ise iptal
kararının yerine getirilmesi, ancak davacının eski görevine iadesi ile mümkün olabilir. Bu gibi kadrolara atama yapılmış ise, iptal kararı üzerine atamanın nedeni ortadan kalkacağı için,
- 36 a.g.e., sahife 188
- 37 AYÇİÇEK, a.g.e., sahife 33
idare atama kararını kaldırarak kadroyu boşaltır ve davacının görevine yeniden başlamasını sağlar.38
İptal kararının iptal edilen işlemi ve ona bağlı işlemleri yapıldıkları tarihten itibaren kaldırdığı idari yargı kararlarında müteaddit defalar belirtilmiştir. İdare bu kararlara uymak 39 ve bu kararların gereklerini yerine getirmek zorundadır. İdare bu yönden de eylem ve 40
işlemler yaparken, iptal kararının içeriği ve gerekçesi, idareyi duraksamaya sokmayacak açıklıkta olması gerekmektedir.
Kamu görevlisinin görevden ayrılmasına neden olan işlem (naklen atama, görevden uzaklaştırma, emekliye sevk.) iptal edilince, kararın uygulanmış sayılması veya eski durumun geri gelmiş sayılması için ilgilinin eski görevine dönmesi gerekir. Danıştay 3. Dairesinin bu konuda ki kararı şöyledir:
İptal edilen atama, nakil veya görevden alma işlemi, hukuken hiç tesis edilmemiş sayılmaktadır. Bu durumda, iptal edilen işlemden evvelki hukuki durum avdet ettiğine ve varlığını koruduğuna göre, iptal kararının yerine getirilmesi için yeni bir atama ve nakil işleminin yeniden tesis edilmesine hukuki bir zaruret ve imkân da mevcut değildir. Diğer bir deyimle, ilk atamadaki yönteme göre yeni bir atama işleminin tesisi edilmesine gerek yoktur. Çünkü iptal edilen işlemin tesisinden evvelki hukuki durum muhafaza ettiğine göre aynı
kadroya aynı şahsın aynı zaman için ikinci defa atanması gibi sakat bir işlemin tesisinin hukuken mümkün olduğunu düşünmek hukuk mantığına ters düşen bir durum olur. Bu nedenle; İdarenin yapacağı işlem, iptal kararının maksat ve ruhuna uygun olarak ilk atama
işleminin yürürlükte olduğunu ilgiliye bildirmesi ve görevini yürütmesini temin etmesinden ibarettir. Bu bildirimin idarenin başı olan kişi tarafından ( Bakanlar Kurulunun yetkisine giren
- 38 GÖZÜBÜYÜK, TAN, a.g.e., sahife 570
- 39 D.8 D., 20.10.1982, E:1981/551, K.1982/1196, Danıştay Dergisi, S.50-51, sahife 354
- 40 ÖZDEŞ Orhan, a.g.e., sahife 45
hususlarda Başbakan ve ilgili Bakan, Bakanlıklarda Bakan, Genel Müdürlüklerde Genel Müdür, Üniversitelerde Rektör veya yetkisi dâhilinde olduğu takdirde Dekan gibi.) yapılması yeterlidir.41
İptal kararı üzerine, ilgilinin göreve başlayabilmesi için gerekli bildirimi idare yapmazsa yapılacak işlem şöyle belirlenir: Görevden alma işlemi yetkisiz bir makam tarafından yapılmışsa ve bu işlem yargı yerince iptal edildiğinde ilgili atamaya yetkili makama durumu bildirerek görevine başlayabilir. Burada ağır ve açık yetki aşılmasının kabulü ile işlemin yok hükmünde olduğu kabul edilebilir. Bunun gibi ağır ve açık yetki aşılması durumu nedeniyle işlemin iptal edilmesi hallerinde ilgilinin, yetkili makama bildirerek göreve başlayabilmesi kabul edilebilir.42
Görevden uzaklaştırılan veya atanan memurun yerine bir başkası atanmış ise, çeşitli ihtimallere göre çözüm de farklı olacaktır. Birinci ihtimalde, hem atama hem görevden uzaklaştırma işlemi iptal edilmişse Danıştay bu yöndeki kararlarında, iptal kararı işlemi yapıldığı tarihten itibaren ortadan kaldırdığından, kadronun zaten boş olmadığı, dolayısıyla başkasının atanmasının mümkün olmadığı formülünü kullanmaktadır. Her iki işlem de iptal edilince, kararın uygulanmasında zorluk çekilmez. İkinci atama da iptal edildiğinden kadro
boş duruma gelmiştir. Kararın uygulanabilmesi için idarenin, ilgiliye göreve devam etmesini bildirmesi gerekli ve yeterledir.43
İkinci ihtimal, sadece görevden uzaklaştırma veya naklen işleminin iptal edilmesi, yerine yapılan atamanın aynı davada iptalinin istenmemesidir. Burada üçlü bir ayrım yapılabilir. Uzaklaştırma/ naklen atama işlemi ile yerine atama işlemi tek işlem kabul
- 41 D.3.D., 9.3.1978, 1978/199, 1978/151,Danıştay Dergisi, S.32-33,sahife 207
- 42 ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 191
- 43 a.g.e., sahife 192
edilebilir. Birbirinden bağımsız iki işlemin varlığı kabul edilebilir ya da ilgili iki işlem vardır ve bu ilişki temel işlem sonuç işlem ilişkisi olarak ele alınabilir. 44
Yukarıdaki örnekte görevden uzaklaştırma ile yerine yapılan atama işlemini tek bir işlem sayarsak çözüm kolaylaşır. Tek işlem olunca, hem uzaklaştırma hem de ikinci atama işlemi iptal edilmiş sayılır ve kadro boşalmış olur, ilgili görevine dönecek, yerine atanan kişi
de görevi terk edecektir.45
Örnekteki işlemleri birbirinden bağımsız iki ayrı işlem sayarsak, ikinci atama işleminin, iptal kararından etkilenmemesi gerekir. İkinci atama işlemi, birinci işlemin 46 hukuken geçerli olduğu bir zamanda yapılmış ve ikinci memur hakkında bazı statü hakları doğmuştur. İkinci memur hakkındaki atama işlemi ayrıca iptal edilmediği sürece hukuken geçerlidir.47
Görevden uzaklaştırma işlemi ile yerine atama işlemini ilgili işlemler sayarsak, uzaklaştırma işlemi iptal edilince, bu iptal kararından, ikinci atama işleminin de etkileneceği dolayısıyla bu yeni işlemin mahkemece iptal edilebileceği gibi idarece de geri alınmasının gerekli olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda yerine atama işlemi hukuken geçersiz hale gelir.48
Danıştay uzaklaştırma işlemi ile yerine atama işlemini, ilgili işlem saymakta ve birinci işlem iptal edilince ikincisinin de sebep yönünden hukuka aykırı hale geldiği gerekçesiyle iptal etmektedir. İkinci atama işlemi dava edildiğinde durum budur. Dava
- 44 ULER, a.g.e., sahife 53
- 45 a.g.e, sahife 54
- 46, a.g.e., sahife 54 46
- 47 KIRATLI Metin,“Yürütmenin Durdurulması” A.Ü.S.B.F.D.,XXI, (Aralık 1966), S.41,sahife 195
- 48 ALİEFENDİOGLU, a.g.e., sahife 18
edilmemiş ise idare iptal kararını uygulamak için gerekli işlemleri yapmak zorundadır. Yani ikinci atama işlemini geri alarak ilgilinin göreve başlamasını sağlamak durumundadır.49
İptal davası devam ederken, ilgilinin emekliye ayrılması veya başka bir göreve atanması ve sonradan iptal kararı verilmesi durumunda iptal kararının nasıl uygulanacağı konusundaki Danıştay 3. Dairesinin 9.3.1978 gün ve E.78/151 ve K.78/999 sayılı kararı şöyledir:
"...burada birbirinden bağımsız iki ayrı işlem mevcuttur. Bu işlemlerden birincisi davacının açmış olduğu iptal davası üzerine iptal edilen işlemdir, diğeri ise, davacının iradesine dayanılarak yani isteği ile emekliye ayrılması veya başka bir görev atanması yolunda tesis edilmiş bulunan işlemdir. Bu işlemlerden birincisi hakkında verilen iptal kararının yerine getirilmesi gerekli ise de, davacı kendi isteği ile emekliye ayrılmak veya başka bir göreve atanmak gibi idareye yeni işlemler tesis ettirmiş bulunduğu cihetle, hukuki bakımdan ortada yerine getirilmesi gerekli bir Danıştay kararı kalmış bulunmamaktadır. Ancak, verilmiş bulunan iptal kararının da davacının isteğiyle emekliye ayrıldığı veya başka bir görev atandığı tarihe kadar ki müktesep ve sübjektif haklarına ilişkin kısımlarının uygulanması zorunludur…"50
Kişinin ilerlemesine hukuka aykırı olarak engel olunmuş ve bu karar yargı yerince iptal edilmiş ise idarenin yapacağı iş, ilgilinin ilerlemesini sağlamaktır. Kademe ve derece ilerlemesi veya terfi gibi işlemleri yapmak zorundadır. Bu yeni işlemin, iptal edilen işlemin yapıldığı tarihe kadar geriye yürümesi gerekir.51
- 49 ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 195
- 50 D. 3. D. 9.3.1978 gün ve E.78/151 ve K.78/999, Danıstay Dergisi, (1979), S.32–33, sahife 207
- 51 ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 204
Kamulaştırma Kanunun 16. maddesine göre yapılan kamulaştırma işlemi üzerine, taşınmazın idare adına tapuya tescili hukuk mahkemesinin kararı ile olduğundan adliye mahkemesinin kararıyla yapılmış bir tescil işleminin idari yargı organının verdiği kamulaştırma işleminin iptali yönündeki bir kararla ortadan kaldırılamaz. Bu sorunun çözümü, yani idare adına tescilin kaldırılıp, malik adına tescili için, malikin adliye mahkemesinde, bir "terkin davası" açması gerekir. Bu durum, idare sistemimizde kabul edilen adli ve idari yargı mercilerinin ayrılığı ilkesinin bir sonucudur.52
Kamulaştırma işlemi aleyhine açılan iptal davası devam ederken, idarenin Kamulaştırma Kanununun 16. maddesine göre taşınmaza el koyması halinde taşınmazın yıkılması, üzerindeki ağaçların kesilmesi gibi eylemler yapıldıktan sonra iptal kararı verilirse idare hukuku sistemimizde aynen tazmin borcu kabul edilmediğinden, bu nedenle de kararın uygulanmasında imkânsızlık olduğundan malike tazminat verilmesi gerekir.53
İptal edilen işlem dolayısıyla uğranılan zararın ya da yoksun kalınan avantajların karşılanması zorunludur. İptal edilen işlem dolayısıyla uğranılan zarar, iptal davası ile birlikte açılan tam yargı davası ile birlikte istenmişse veya iptal kararı zorunlu olarak ödemeyi içeriyorsa örneğin ödeme işleminin iptali gibi, bu durumda idare dava konusu ödemeyi yapmak zorundadır. Sadece işlemin iptaline karar verildiği durumlarda bu işleme bağlı mali haklar Danıştay 1. Dairesinin E.82/112, K.82/130 ve 7.6.1982 tarihli kararına göre idare
tarafından o görev yapılmış gibi ve başkaca hükme gerek olmaksızın, kendiliğinden ödenmesi gerekli bulunmaktadır. Bu karara göre haklarında tesis edilen göreve son verme, görevden çekilmiş sayılma ya da benzeri işlemlerin yargısal kararla iptali üzerine, göreve
döndürülenlere, dava dilekçelerinde istemde bulunmuş olup olmadıklarına bakılmaksızın işlemin tesis tarihinden sonraki bütün maddi hakların ödenmesi gerekir.54
- 52 a.g.e., sahife 205
- 53 ULER, a.g.e., sahife 100
- 54 D. 1. D., E.1982/112, K.1982/130, 7.6.1982, http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
Karardan da anlaşılacağı üzere, iptal edilen işleme bağlı mali haklar iptal kararına dayanılarak talep edilebilecek hatta ilgililer istemde bulunmasa dahi idare kendiliğinden yerine getirecektir. İdarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi iptal kararının yerine getirilmemesi anlamına gelecek ve sorumluluğu doğuracaktır.55
1.1.5.Yerine Getirilmesi İmkânsız Olan İptal Kararları
Kimi durumlarda, iptal kararının yerine getirilmesi olanağı bulunmayabilir, ya da iptal kararının yerine getirilmesi büyük haksızlıklar doğurabilir. Bu gibi durumlarda ilgiliye tazminat verilmesi, ya da yasama organının hukuksal düzende değişiklik yaparak, iptal kararının doğurduğu olumsuz sonuçları gidermesi gerekebilir. Ancak anayasamıza göre yasama yoluyla etkisiz kılma olanağı olmadığından, yasama organı ancak yargı kararlarının yerine getirilmesini kolaylaştırmak veya iptal kararlarından doğan boşluğu doldurmak için müdahale edebilir.56
Kimi durumlarda iptal kararının yerine getirilmesinde maddi ve hukuki imkânsızlık olabilir. Örneğin görevden alınan bir memurun, iptal kararı alınıncaya kadar emeklilik yaşına ulaşması durumunda, memurun eski görevine başlatılması, memurluk durumunun yeniden
sağlanması olanağı yoktur. Ancak memurun emeklilik statüsünde süre, aylık, ikramiye yönünden düzeltmeler yapılabilir. Memurun görevinden alınması ile uğradığı zararlar yönetim tarafından ayrıca karşılanır.57
Hukuki imkânsızlık iptal kararının uygulanması başka bir hukuki durumun engellenmesi halidir. Fiili imkânsızlık ise maddi alandaki engeller nedeniyle iptal kararının
- 55 ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 210
- 56 GÖZÜBÜYÜK, TAN, a.g.e., sahife 581
- 57 a.g.e., sahife 583
uygulanamamasıdır. Danıştay kararlarında maddi ve hukuki engellerin bulunması halinde, 58 uygulamanın mazur görülebileceğini, ancak bu durumda idarenin tazminat sorumluluğunun devam ettiği belirtilmektedir. Öğretide de fiili ve hukuki imkânsızlık varsa uygulamanın hoşgörülebileceği kabul edilmektedir.59
Vergi hukuku bakımından hukuki imkânsızlık hali ender olarak verginin cebren tahsili dolayısıyla söz konusu olabilir. Haczedilen malın satışına dair işlemin iptali yönünden karar verildiği tarihte satışa konu malın iyi niyetli kişiler arasında birkaç kez el değiştirmiş
bulunması buna örnek olarak gösterilebilir. Hukuki imkânsızlık halinden söz edilebilmesi için ayrıca gösterilen hukuki engelin aşılamayacak nitelikte olması da gerekir.60
Fiili imkânsızlık iptal kararının maddi alanda meydana gelen bir engel nedeniyle uygulanamaması, gereğinin yerine getirilememesi halinde söz konusu olur. Maddi imkânsızlık halinin klasik örneği yıkma kararına karşı iptal kararı verilinceye kadar, binanın yıkılmasıdır.
İdarenin elindeki mallar kamu hizmetinin görülmesine özgülendiğinden aynen ifa kamu hizmetinin görülmesini engelleyebilir. Özel hukukta yapma borçları tarafından yerine getirilmesi gerekmediği zaman nasıl para borcuna dönüşebiliyorsa, burada da idareye yıktığı
binayı, duvarı, çiti yeniden yap denilemez. Burada imkânsızlık maddi değil, hukuksaldır. İdareyi aynen ifaya zorlamayı hukuk istememektedir.61
Hukuki ve fiili imkânsızlık idareyi bu durumu kanıtlaması koşuluyla yalnızca kararın yerine getirilmesi zorunluluğundan kurtarır. Yoksa idarenin bu imkânsızlık sebebiyle ilgilinin
- 58 ULER, a.g.e., sahife 99
- 1-13-3-7-6 ULER, a.g.e., sahife 99, GÖZÜBÜYÜK, TAN, a.g.e., sahife 583
- 60 CANDAN Turgut, "İdari Yargı Kararlarının Uygulanması V", Maliye Postası, (15.Mayıs 1991), Y.12, S. 257, sahife 42-43.
- 61 ULER, a.g.e, sahife 100 61
maruz kıldığı maddi ve manevi zararlardan dolayı sorumluluğu devam eder. İdare bu durumda ilgilinin maddi ve manevi zararlarını gerçek miktarlarıyla hesaplayıp vermek zorundadır.62
1.2. Bireysel İşlemler Bakımından İptal Kararları
İdare bireyin eski hukuki durumunu kazanması için gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür. Bireysel işlemler hakkında verilen iptal kararları yalnızca davacıyı etkileyeceği 63 gibi daha geniş bir etki alanına da sahip olabilir. İptal kararının etki alanı, dava konusu
işlemin ve varsa ona bağlı diğer işlemlerin etki alanı ile sınırlıdır.
İptal davaları ile idari işlemlerin hukuka uygunluğu denetlenir ve böylece idarenin hukuk alanı içinde kalması bu alan içinde hareket etmesi amaçlanır. İdari yargı yerlerince verilen iptal kararları ile hem iptal edilen idari işlemle hukuk alanı dışına çıktığı saptanan idare yeniden bu alan içine alınmış olur hem de menfaati ihlal edilen ve bu nedenle dava açan ilgili eski hukuki durumuna geri gelerek iptal kararından somut olarak yararlanır.64
İptal kararı ile birlikte dava konusu edilen işlem, tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkacağı ve hukuk âleminde hiç doğmamış kabul edileceğinden, bu işlemden önceki hukuki durumun ortaya çıkması sonucundan etkilenecek olan kişiler iptal kararının ilgilileri olacaktır.
İlgilisi birden çok da olsa, niteliği gereği "bireysel etkili" olarak kabul edilmelidir. Çünkü işlemler bireysel niteliktedir.
Danıştay 3. Dairesince; bir memurun görevden alınması veya başka bir göreve atanmasına ilişkin işlemler hakkında açılan davalarda verilen iptal kararlarının uygulanmasında, tesis edilecek işlemin biçimi yönünden doğan tereddüdün giderilmesi
- 62 CANDAN, a.g.e., sahife 43
- 63 D. 5.D., 1.12.1998, E:1998/3313, K:1998/2832 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 64 D. 5. D., 4.6.1998, E:1996/731, K:1998/1706 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
amacıyla idarenin isteği üzerine verilen istişari düşüncede; iptal kararının yerine getirilmesi için ilk atamadaki yönteme göre yeni bir atama işleminin tesis edilmesine gerek olmadığı kararlaştırılmıştır. İptal hükmünün, dava konusu işlemden önceki hukuki durumu ortaya
çıkaracağından aynı kadroya ikinci kez atama yapılmasının hukuken mümkün olmadığı; idareye düşen görevin ise iptal kararının maksat ve ruhuna uygun olarak ilk atama işleminin yürürlükte olduğunu ilgili kişiye bildirmek ve görevini yürütmesini teminden ibaret olduğu belirtilmiştir.65
Uygulamada ise yukarıda anılan kararın aksine, işlem tesis edildiği görülmektedir. Bunun bir sakıncası da bulunmamaktadır. Gözden uzak tutulmaması gereken şey, idarenin bireyin eski hukuk durumunu kazanması için gereken işlemleri yapmakla yükümlü
olduğudur. Önemli olan, idarenin yargı kararını uygulama amacıyla hareket etmesi ve 66 uygulamasıdır. Bu nedenledir ki; uygulama işlemlerinde yetki ve şekil unsurları yönünden mevcut hukuka aykırılıkların uygulama işlemini sakatlamayacağı hususu, mahkeme
kararlarında yer almaktadır. Bunun dayanağı ise, mahkeme kararlarını uygulama 67 bakımından idarenin "bağlı yetki" içinde bulunması oluşturmaktadır.
Yargı organlarının hareket noktasını ise, kararların uygulanmasını daha doğrusu hukukun üstünlüğünü sağlama amacı oluşturmaktadır. Ancak, yargı kararının uygulanması konusunda idarenin farklı seçeneklere sahip olduğu hallerde, iptal kararına konu teşkil eden
işleme bağlı diğer işlemler bakımından yapılan "uygulama" işlemlerinin yetki unsuru yönünden hukuka uygun olarak tesis edilmeleri gerektiği belirtilmiş ve bu hususa aykırılık iptal nedeni sayılmıştır.68
- 65 D. 3.D., 9.3.1978, E: 1978/151, K:1978/199, Danıştay Dergisi, (1979), S.32-33, sahife 207-211
- 66 D. 5.D. 25.2.1998, E: 1997/13, K:1998/515 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 67 D. 5.D., 6.11. 1996, E: 1996/1997, K:19969/3334; Danıştay Dergisi, (1997), S.93, sahife 311-313
- 68 D. 5.D., 8.4.1996, E: 1998/2932, K:1996/1469 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
1.3. Düzenleyici İşlemler Bakımından İptal Kararları
Düzenleyici işlemler, genel nitelikleri nedeniyle geniş bir etki alanına sahiptir. İptal kararından, menfaati olan herkesin yararlanması gerekir. Bu nedenle, bireysel işleme oranla düzenleyici işlemin iptali kararı ilgililerinin daha geniş bir kitle olduğu açıktır. İşlemle ilgili
kişiler bakımından iptal kararının genel etkisi, düzenleyici ve genel işlemlerde çok açık bir biçimde gözükmektedir; iptal istenilen düzenleyici işlem hükmü daha önce iptal ettirilmiş ise "iptal hükmü herkese sâri bulunduğundan" yeniden karar alınmasına, aynı işlemin bir kez daha iptaline gerek yoktur.69
1.3.1. Hukuk âleminde yenilik doğuran düzenleyici işlemler
Halen yürürlükte olan düzenleyici işlemler bakımından herhangi bir etki yaratmayan, düzenleme alanı bakımından tek olma özelliğini taşıyan düzenleyici işlemlerin iptali halinde, uygulama sorunu söz konusu olmayacaktır. Çünkü işlem ortadan kalkacaktır. İdarenin aynı
konuda düzenleyici işlem tesis etme yetkisi, takdiri dâhilinde olmakla beraber kanunun bu 70 konuda idareye görev verdiği hallerde bu görevin yerine getirilmemiş olması idarenin sorumluluğuna yol açacaktır.
Anayasa Mahkemesi'nin bir yasayı yürürlükten kaldıran yasanın iptal edilmiş olmasının, yürürlükten kalkan yasanın kendiliğinden yürürlüğe girmesi sonucunu doğurmayacağı yolundaki içtihadının, İdari Yargıda iptal (ve yürütmenin durdurulması) kararlarının hukuki sonuçları yönünden kabulü olanaksızdır. Çünkü Anayasa Mahkemesinin söz konusu içtihadı Anayasa'nın 153. maddesinde ifadesini bulan ve Anayasa Mahkemesince
- 1-14-4-6-7 ULER, a.g.e., sahife 45
- 70 AYDIN Tuncay, İdare Hukuku ve İdari Yargının Bazı Sorunları, Ankara: Danıştay Tasnif ve Yayın Bürosu Yayınları No:14, Başbakanlık Basımevi, 1972, sahife 210
verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği yolundaki kuralın zorunlu ve doğal sonucudur. Oysa idari yargıda iptal kararları yukarıda açıklandığı ve bilimsel ve yargısal içtihatlarda tartışmasız kabul edildiği gibi, dava konusu işlemin tesis edildiği andan itibaren hukuki sonuç doğurduklarından, bir düzenleyici işlemi kaldıran veya değiştiren yeni bir düzenleyici işlemin idari yargı yerince iptal edilmesi halinde, eski düzenleyici işlem hiç değiştirilmemiş ve kaldırılmamışçasına uygulanma niteliğini sürdürür. Aksi bir yorumu, hukuk düzenine vaki ihlalleri ihlalin vuku bulduğu tarihten itibaren ortadan kaldırmayı amaçlayan iptal davaları ve bu davaların hukuksal araçları olan iptal kararları ile bağdaştırmak mümkün değildir.71
İptal kararı uyarınca hiç yürürlükten kalkmamış sayılan (önceki) düzenleyici işleme aykırılık taşıyan fakat söz konusu iptal kararından önce tesis edilmiş bulunan bireysel işlemler ise idari istikrar ve kazanılmış hak ilkeleri göz önünde bulundurularak yeni bir değerlendirmeye tabi tutulabilecektir. Hukuka aykırılığı saptanan düzenleyici işleme 72 dayanılarak iyi niyetli kişiler hakkında tesis edilen bireysel işlemlerin geri alınmasının idari işlemlerdeki kararlılık ilkesine aykırılık oluşturacağı yolundaki kararların yanı sıra, iptal 73 edilen düzenleyici işleme dayanılarak tesis edilen atama işlemlerinin kısa bir süre sonra geri alınmasının idari istikrar ilkesine aykırılık oluşturmayacağı yolundaki kararların varlığı, her 74 olayın özelliği ve niteliğinin dikkate alınarak karar verilmekte olduğunu göstermektedir.
1.4. Gerekçe ve İçerikleri Yönünden İptal Kararlarının Uygulanma Sorunu
Yetki unsuru yönünden hukuka aykırılığı saptanan işlem nedeniyle verilen iptal karırının mutlak olarak idarenin tazmin sorumluluğuna yol açacağını kabule olanak
- 71 D.5.D.25.2.1998. E:1997/13, K:1998/515, Danıştay Dergisi, (1999), S. 97, sahife 308-314
- 72 D.5.D.1.12.1998, E:1998/3313, K:1998/2832 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 73 D.8.D. 17.2.1998, E:1996/3855, K:1998/460, Danıştay Dergisi, (1999), S.97,sahife 521-524
- 74 D.8.D. 26.5.1999, E:1998/1720, K:1999/1760 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
bulunmadığı yolunda kararlar mevcut olduğu gibi, yetkili makamca aynı doğrultuda yeni bir 75 işlem tesis edilinceye kadar işlemin sebep, konu amaç unsurlarındaki sakatlık nedeniyle verilen iptal kararıyla aynı hukuki sonucu doğuracağından iptal edilen işlemin doğurduğu zararların idarece tazmini gerektiği yolunda kararlar da vardır.76
İptal edilen işlem nedeniyle yoksun kalınan parasal haklar, mevzuata göre "fiilen çalışma " koşuluna bağlı olsa dahi, iptal kararının niteliği gereği ödenmeleri gerekmektedir.77
Danıştay Birinci Dairesi vermiş olduğu bir istişari kararında, haklarında tesis edilen göreve son verme, görevden çekilmiş sayılma ya da benzeri işlemlerin yargısal kararlarla iptali üzerine göreve döndürülen kamu görevlilerine, dava dilekçelerinde istemde bulunmuş
olup olmadıklarına bakılmaksızın, işlemin tesisi tarihinden sonraki bütün maddi haklarının ödenmesi gerektiğini belirtmiştir.78
İptal edilen işleme dayanan, onunla doğrudan doğruya ilişkisi bulunan idari işlemlerin de iptal kararından etkilenmesi kaçınılmazdır. Danıştay'ın yerleşik içtihatlarına göre birinci işlemin iptali halinde sonraki işlemlerin hukuki sebebi ortadan kalkmış olacaktır. Dolayısıyla, sonraki işlemlerin dava konusu edilmemiş olmasının davacının aleyhine sonuç doğuracağı şekilde değerlendirilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Birinci işlemden ayrı olarak bu işleme bağlı diğer işlemlerin her birisi için de ayrı ayrı dava açılması görüşü
idari yargıca terk edilmektedir.79
- 75 D. 10. D. 5. 6. 1985, E:1984/1048, K:1985/1168 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 76 D. 5. D. 15.9.1992, E:1988/2795, K:1992/2264 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 77 D.5.D. 26.9.1996, E:1995/2555, K:1996/2860 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 78 D.1.D. 7.6. 1982, E:1982/112, K:1982/130.Danıştay Dergisi, (1982), S.46-47, sahife 43-44
- 79 ALTAY Evren, “İdarenin İdari Yargı Kararlarının Uygulanmamasından Doğan Sorumluluğu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999 sahife 6
Re'sen emekliye sevk işleminin iptali istemiyle açılan davada, verilen iptal kararı üzerine davacının eski görevine döndürülmesi gerektiği, başka bir yere atanmasının yargı kararının uygulanmaması anlamı taşıdığı yolunda kararlar olduğu gibi; bu işlemi, ilgili 80
hakkında yargı kararının uygulama işlemi ile başka bir göreve naklen atama işleminin birlikte ve iç içe tesis edilmiş hali olarak kabul eden ve naklen atama işleminin hukuka aykırılığı saptanmaksızın mahkeme kararının uygulanmadığından bahsedilmeyeceği belirtildiği kararlar da mevcuttur.81
1.5. İptal Kararlarının Bağlayıcılığı
Her iptal veya yürütmenin durdurulması kararı, idareye yöneltilmiş bir talimat gibidir. Kuşkusuz, bu talimat hiçbir zaman, "idarece şu yolda işlem yapılsın veya falanca eylemde bulunulsun..." şeklinde değildir. Esasen, yargı yerlerince idareye bu tür bir talimat verilmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesi tarafından yasaklanmıştır. İptal ve yürütmenin durdurulmasına dair kararları idareye yöneltilmiş talimata benzetmemizin nedeni, Hukuk Devleti İlkesi ve bu ilkeyi uygulamaya koyan Anayasal ve yasal düzenlemelerin, idareyi, söz konusu kararları uygun davranmakla yükümlü kılmasıdır. İşlemi iptal olunan veya yürütülmesi durdurulan idare, bu kararın icaplarına uygun olarak tesisi gereken işlemleri ve yapılması zorunlu eylemleri bizzat araştırıp tespitle yükümlüdür.82
Çoğu kere de iptal kararı, idarece yapılması gereken işlemi, dolaylı ya da dolaysız biçimde, bizzat gösterir. Örneğin; hesaplanan gecikme faizinin ödenmesi gerektiği hususu yükümlüye duyurulmadan vadesinde ödenmediği gerekçesiyle ödeme emri düzenlenmesinde
- 80 D.10.D.5.5.1997, E:1995/216, K:1997/1560, Danıştay Dergisi, (1998), S. 94, sahife 721-723
- 81 D. 5.D. 20.9.1994, E:1994/4960, K:1994/4062, Danıştay Dergisi, (1996), S.90, sahife 604-607
- 82 Turgut Candan, İdari Yargı Kararlarının Uygulanması-IV, Maliye Postası, Y.12, S.256, sahife 46
hukuka uyarlık olmadığı yolundaki karar , idarenin hesapladığı gecikme faizini öncelikle 83 kamu borçlusuna duyurmasını; düzeltme ve şikayet yoluyla yapılan başvurunun reddine dair işlemin iptali ve tahsil edilen verginin iadesi yolunda verilen karar, idarenin tahsil edilen verginin iadesi yolunda işlem tesisini ; işe yeni başlayan işçinin ücretini bir ay sonra 84 almasına rağmen ücrete işe başladığı tarihten itibaren müstahak olduğundan, o aya ait vergi iadesinden yararlandırılması gerektiği yolundaki karar , işçinin yararlanamadığı işe başladığı 85 aya ait vergi iadesinin idarece ödenmesini; tahakkuk eden vergiler için tecil talebinde bulunulması halinde, tecil işleminin kabulü veya reddi üzerine yeni vadeler belirleneceğinden, tecil isteminin sonucu beklenilmeden kamu alacağının vadesinde ödenmediğinden bahisle ödeme emri düzenlenemeyeceği yolundaki karar , idarenin ödeme emri düzenlemeden önce 86 tecil talebi hakkında bir karar vermesini; davacının 14 yaşında olduğu anlaşılan oğlunu 18 yaşında gösterdiğinden bahisle tebligat yapılmasının Vergi Usul Kanunu'nun 94.maddesinin son fıkrasına uygun olmadığı yolundaki karar , idarece ödeme emri düzenlenmeden önce, 87 vergi ihbarnamesinin yeniden ve usulüne uygun olarak tebliğ edilmesini gerekli kılmaktadır. İdare ancak kararda gösterilen işlemleri yaptığı takdirde, kararı infaz etmiş sayılır.88
2. YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARLARININ UYGULANMASI
- 83 D.3.D., 19.1.1989, E: 1988/1401, K: 1989/133. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp 83
- 84 D.9.D., 30.12.1985, E:1983/5384, K:1985/2047. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp 84
- 85 D.3.D., 6.4.1989, E: 1988/1101, K: 1989/1061, Danıştay Dergisi, 76-77, sahife 230 85
- 86 D. 4.D., 7.6.1989, E: 1988/3942, K: 1989/2585, Danıştay Dergisi, 76-77, sahife 249 86
- 87 D 3.D., 163.1988, E: 1987/1167, K: 1988/855. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp 87
- 1-16-6-5-6 CANDAN, ag.e., sahife 47
Yürütmenin durdurulması hukuka aykırılık iddiası ile iptal davasına konu olmuş bir idari işlem hakkında yetkili yargı yerinin "kanunilik karinesi" ni geçici olarak askıya alması durumudur.89
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28.maddesinin 1.fıkrası da bu görüşe uygun bir hüküm getirmiştir. Buna göre Kanun "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez" şeklindeki kuralıyla Anayasanın 2. maddesinde yer alan "Hukuk Devleti" ilkesine uygun bir düzenleme getirirken, bu düzenleme ile idarenin işlem veya eylem tesisinde ve uygulamasında iptal kararlarıyla yürütmenin durdurulması kararları arasındaki fark kaldırılmış olmaktadır.90
Yürütmenin durdurulması kararlarının yürütülmesi durdurulan işlemin uygulanmasını askıya aldığı ve bu işlemin tesisinden önceki hukuki durumunun geri gelmesini sağladığı konusunda bugün hem öğretide ve hem de yargısal içtihatlarda hemen hemen görüş birliği vardır. Dolayısıyla yürütmenin durdurulması kararlarının Anayasanın 138.maddesinin son fıkrası ve 2577 sayılı Kanunun 28.maddesinin 1.fıkrası uyarınca uygulamak mecburiyetinde olan idarenin, yürütmenin durdurulması kararı üzerine, işlemin uygulanmasını durdurarak askıya alması ve işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlayıcı işlem ve eylemler yapması gerekir.91
Burada üzerinde durulması gereken husus, yürütülmesi durdurulan işlemin o tarihe kadar doğurduğu zararların da yürütmenin durdurulması kararı üzerine idarece giderilip giderilemeyeceğidir. Gerek Danıştay 1.Dairesinin istişari kararlarına ve gerekse Danıştay
- 89 ÖZAY İlhan, İkinci Bine Kavuşurken Günışığında Yönetim, İstanbul: Alfa Yayınları, 1994, sahife 343
- 90 ASLAN,a.g.e., sahife 113
- 91 GÜNDAY, a.g.e., sahife 20
5.Dairesinin kararlarına göre görevden alınan ya da başka bir göreve naklen atanan kamu görevlilerinin bu işlemlerin yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemiyle açtıkları davalarda yürütmenin durdurulması kararları üzerine bu kamu görevlilerinin görevlerine
döndürülmesinin yanı sıra onlara fiilen görev yapmadıkları döneme ait parasal haklarının da ödenmesi gerekir. Bu kararlarda da yürütmenin durdurulması kararları ile iptal kararları 92 arasında herhangi bir ayrım yapılmadığı görülmektedir.
Yürütmenin durdurulması kararlarının, yürütülmesi durdurulan işlemin uygulanmasını askıya alındıktan başka bu işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağladığında herhangi bir kuşku yoktur. Ancak yürütmenin durdurulması kararı üzerine yürütmesi durdurulan işlemin o tarihe kadar doğurduğu zararların da ödenmesi gerektiği kabul edildiğinde İdari Yargılama Usulü Kanun' nun 12.maddesi göz ardı edilmiş olmaktadır.
Zira anılan maddede bir idari işlem nedeniyle uğranılan zararların giderilmesi istemiyle açılacak olan tam yargı davaları düzenlenmiş olup bu madde uyarınca yürütmenin durdurulması istemiyle açılan bir iptal davasında yürütülmesi durdurulan işlemin o tarihe kadar doğurduğu zararların giderilmesi, iptal davası sonucu verilecek olan iptal kararı üzerine bu karar uygulanarak idarece tazmin edilmediği takdirde, ancak iptal davasının karara bağlanmasından sonra açılacak olan bir tam yargı davasında istenebilecektir. Buna karşılık
yürütmenin durdurulması kararının uygulanması üzerine davacıya sağlanacak olanakların daha sonra yürütmenin durdurulması kararının kaldırılması ya da davanın kabul edilmesine karşın iptal kararının temyiz incelemesi sonucunda bozulması halinde davacıdan istenmesine olanak yoktur.93
- 92 D.1.D., 21.6.1983/116, K.1983/144 , Danıştay Dergisi, S.52-53, sahife 41
- 117 GÜNDAY, a.g.e.,sahife 20-21
Mahkeme kararı olduğundan şüphe bulunmayan yürütmeyi durdurma kararı üzerine yürütme organının ve idarenin, Anayasal görevi icrai kuvveti yani kendiliğinden uygulanma gücü durdurulmuş ertelenmiş olan tasarrufu askıya almak bu karar yeni bir kararla ortadan
kaldırılıncaya veya dava sonuçlanıncaya kadar, tasarruftan önceki hukuksal durumda derhal yerine getirmekten ibarettir. Yürütmenin durdurulması kararını alan idare, kararın gerekçesini ve durdurulan işlemin niteliğini dikkate alarak yeni bir işlem yapmak veya eylem yapmak zorundadır.94
Üst yargı yerinin, itiraz veya temyiz başvurusuna konu ilk derece yargı yeri kararının yürütülmesinin durdurulması yanında, ilk derece yargı yerindeki davaya konu idari işlemin yürütülmesinin durdurulmasına da karar verebileceği görüşündeyiz. Bu konuda getirebileceğimiz üç kanıt mevcuttur.95
Bu kanıtlardan ilki, yalnızca itiraz veya temyiz başvurusuna konu yargı kararının yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesinin çoğu zaman, yürütmenin durdurulması müessesesinden beklenen yararı sağlamamasıdır.96
Kanıtlardan ikincisi, İdari Yargılama Usulü Kanununun 27.maddesinin 1.fıkrasında, Danıştay' da ve idari mahkemelerde idari dava açılmasının veya kanun yollarına başvurulmasının dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmayacağının söylenmesi ve bu
söylendikten sonra da, 2.fıkrada, ancak Danıştay veya idari mahkemelerin idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek
yürütmenin durdurulmasına karar verebileceğinin düzenlenmesidir. Zira, Danıştay ve idari mahkemelere koşullarının gerçekleşmesi halinde idari işlemin yürütülmesinin durdurulması
- 94 ASLAN,a.g.e.,sahife 114
- 95 CANDAN Turgut, İdari Yargı Kararlarının Uygulanması-III, Maliye Postası, (1991)Y.12, S.256,.sahife 40
- 96 a.g.e., sahife 40
konusunda yetki veren 2.fıkra, kanun yollarında yapılan yürütmenin durdurulması istemlerini de kapsamıyor olsaydı, ilk fıkrada, kanun yollarına başvurulmasının dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmayacağını söylemeye gerek duyulmazdı.97
Üçüncü kanıt, bölge idare mahkemelerinin davanın esası hakkında karar verme yetkilerinin de bulunmasıdır. İtiraza konu ilk derece yargı yerinin kararını hukuka aykırı görmesi halinde kaldırarak, davanın esası yani ilk derece yargı yerinde davaya konu edilen
idari işlemin hukuka uygunluğu hakkında karar verebilen bir yargı yerinin bu idari işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar veremeyeceği düşünülemez. Her ne kadar, İdari yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinde 3622 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, Danıştay'ın gerektiğinde (ilk derece idari yargı yerinin kararını bozduktan sonra) davanın esası hakkında karar verme yetkisi kaldırılmışsa da bu yetki, 2577 sayılı Kanunun ilk şeklinde belli koşullarla, Danıştay için de vardı ve 27.madde, Danıştay'ın bu yetkisi göz önünde tutularak kaleme alınmıştır. 98
2.1. Yürütmenin Durdurulması Kararlarının Yerine Getirilmesinde Çeşitli Durumlar
2.1.1.Kendiliğinden Sonuç Doğuran Yürütmenin Durdurulması Kararı
Kimi durumlarda yürütmenin durdurulması kararının uygulanması için idarenin bir işlem ya da eylem yapmasına gerek yoktur. İdarenin pasif kalması engel olmaması, kararın uygulanması için yeterli olur. İdarenin aktif müdahalesine gerek yoktur. Eski durumun geri gelmesi için idarenin hareketsiz kalmasının yeterli olduğu söylenebilir.99
- 97 a.g.e., sahife 40
- 98 a.g.e., sahife 41
- 99 ULER, a.g.e., sahife 27
Düzenleyici işlem iptal edildiğinde, etkisi otomatik olarak ortaya çıkar. İdarenin herhangi bir müdahalesine gerek yoktur. Artık böyle bir düzenleme yoktur. İdarenin yapacağı tek şey, bu düzenleyici işlemi uygulamamaktır.
Yürütmenin durdurulması kararı da aynı şekildedir. Düzenleyici işlemin yürütülmesini askıya alır, işlemden önceki durumu kendiliğinden geri getirir. İdarenin yapacağı tek şey, yürütmenin durdurulması kararı mahkeme tarafından kaldırılıncaya kadar veya dava sonuna kadar, düzenleyici işlemi uygulamamaktır.100
Düzenleyici işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verildiğinde, bu karardan önce düzenleyici işleme dayanılarak yapılan birel işlemler, yürütmenin durdurulması kararından doğrudan etkilenmezler. Onlar için ayrıca dava açılıp, yürütmenin durdurulması
talebinde bulunulması gerekir.101
Bazı durumlarda, birel işlemler hakkında verilen yürütmenin durdurulması kararı da kendiliğinden sonuç doğurabilir. Öğretide işten el çektirme, disiplin cezaları gibi birel işlemlerin iptali halinde, iptal kararının kendiliğinden sonuç doğuracağı belirtilmektedir.102
Memurların görevden alınma ve atanma işlemlerinde verilen yürütmenin durdurulması kararlarının nasıl uygulanacağı Danıştay 3.Dairesinin 9.3.1978 gün ve E.1978/151 ve K.1978/199 sayılı kararında belirtilmiştir.
"l. Görevden alınan veya başka bir göreve atanan memurun yerine yeni bir atama yapılmamış iken yürütmenin durdurulması kararı verildiği takdirde;... idarece yapılacak olan
- 100 ÇAGLAYAN, a.g.e., sahife 234
- 101 a.g.e.,sahife 235
- 102 MUMCU, a.g.e., sahife 106
işlem, idarenin başındaki kişinin yürütmenin durdurulması kararının yerine getirilmesi için bir yazı yazarak ilgili şahsın görevine başlamasını temin etmekten ibarettir.
2. Görevinden alınan veya başka göreve atanan memurun yerine yeni bir atama işlemi yapılmış iken, sadece kendisinin görevden alınmasına veya başka bir göreve atanmasına ilişkin işlemin durdurulmasına karar verilmesi halinde de;.bir iptal davasında verilmiş bulunan yürütmenin durdurulması kararı, iptal kararlarında olduğu gibi, iptali istenilen idari tasarrufu ve ona bağlı işlemleri durduracağı ve tasarruf ve işlemlerin tesis ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlayacağını cihetle birinci maddede olduğu gibi iptali istenilen idari tasarrufu ve ona bağlı işlemleri durduracağı ve tasarruf ve işlemlerin tesis ve icrasından önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlayacağı cihetle .yeni bir atama işlemine lüzum kalmaksızın, idarenin başındaki kişinin bu kararın yerine getirilmesi için, ilgililere bir yazı yazarak eski hukuki durumun devam etmesini sağlar.
3. İkinci maddedeki durumda görevden alma veya başka bir göreve atanma işlemi ile birlikte bu göreve yeni yapılan atama işleminin de yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği takdirde, hukuki durum ikinci fıkradaki hukuki durumla aynı olduğu cihetle yürütmenin durdurulması kararının yerine getirilmesi için aynı yöntemin uygulanması gerekli ve yeterlidir. Çünkü hukuki bakımdan görevden alınan veya başka bir göreve atanan memurun yerine yeni bir atama yapılmış iken, sadece kendisinin görevden alınmasına veya başka bir göreve atanmasına ilişkin işlemin yürütülmesinin durdurulmasının karar verilmesi ile; yürütmenin durdurulması kararları iptali istenilen işlem ile ona bağlı diğer işlemlerin de icrasını durdurduğu cihetle görevden alma veya başka bir göreve atanma işlemi ile birlikte bu göreve yeni yapılan atama işleminin de yürütülmesinin durdurulmasının karar verilmesinin aynı hukuki sonuçlar doğuracağı açıktır.Yukarıdaki nedenlerle bu şıkta da yürütmenin durdurulması kararlarının yerine getirilmesi için idarenin başındaki kişinin ilgililere bildiride bulunmasının yeterli olacağı görüşüne oybirliğiyle …………...lehine iptal kararı veya yürütmenin durdurulması kararı verilen kişinin, bu karar verilmeden önce isteği ile emekliye ayrılması veya başka bir göreve atanması halinde, bu yargı kararları üzerine idarece ne gibi bir işlem yapılabileceği hususuna gelince;
Bu bentteki hukuki durum yukarıdaki bentlerdekinden değişiklik arz etmektedir. Burada birbirinden bağımsız iki ayrı işlem mevcuttur. Bu işlemlerden birincisi davacının açmış olduğu iptal davası üzerine iptal edilen veya yürütülmesi durdurulan işlemdir. Diğeri ise, davacının iradesine dayanılarak yani isteği ile emekliye ayrılması veya başka bir göreve atanması yolunda tesis edilmiş bulunan işlemdir.
Bu işlemlerden birincisi hakkında verilmiş bulunan iptal veya yürütmenin durdurulması kararlarının yerine getirilmesi gerekli ise de davacı kendi isteği ile emekliye ayrılmak veya başka bir göreve atanmak gibi idareye yeni işlemler ettirmiş bulunduğu cihetle, hukuki bakımdan ortada yerine getirilmesi gerekli bir Danıştay kararı kalmamış bulunmaktadır. Ancak verilmiş bulunan iptal kararından davacının isteği ile emekliye ayrıldığı veya başka bir göreve atandığı tarihe kadarki müktesep ve sübjektif haklarına ilişkin kısımların uygulanmasının zorunlu olduğu görüşüne oybirliğiyle;
4.İdare yürütmenin durdurulması kararına uyarak kişiyi görevine iade ettikten sonra, davacının iptal talebi idari yargıda reddedilirse yürütmenin durdurulması kararından önceki işlemin kendiliğinden yürürlüğe girip girmeyeceği konusuna gelince;
İdari işlemler kural olarak tesis edildikleri andan itibaren yürürlüğe girerler ve idare kamu gücüne dayanarak tesis etmiş olduğu işlemi yürütür. Bu işlemin yürütülmesi ancak bir idari yargı kararı ile durdurulabilir. İdari yargı bir işlemin yürütülmesinin durdurulmasına
karar verdikten sonra yaptığı incelemeler sonucu dava konusu işlemde bir sakatlık tespit edemeyerek davayı reddedebilir. Bu halde yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden ortadan kalkmış olur, dolayısıyla evvelce tesis edilmiş ve idari yargı tarafından yürütülmesi durdurulmuş olan işlem tekrar hukuki bakımdan hayatiyet kazanarak idarece yürütülmesi mümkün hale gelir ve yürütmenin durdurulması kararından önceki hukuki durum avdet eder. Hukukiliği ve kanuniliği Danıştay kararı ile saptanmış olan işlemin kaldığı yerden yürütülmesi için yukarıdaki bentlerde olduğu gibi idarenin başının ilgililere bir tebligatta bulunmasının işlemi yürüttüğünün bildirmesinin yeterli olduğu görüşüne oybirliğiyle... karar verildi..." şeklindeki kararıyla bu konuyu ayrıntılı olarak açıklığa kavuşturmuştur.103
2.1.2.Hukuksal Durumlarda Değişiklik Yapılması Gereken Haller
Danıştay 8.Dairesinin E.81/755 K.82/1196 ve 21.10.1982 tarihli kararına göre"...idare hukuku ilkelerine göre iptal kararları, iptali istenilen tasarrufu ve ona bağlı işlemleri yapıldığı tarihten itibaren ortadan kaldırır. Bir iptal davasında verilmiş yürütmenin durdurulması kararı da aynı niteliktedir. Yani, henüz ortada bir iptal kararı bulunmadığı halde, iptali istenilen idari tasarrufu ve onun sonucu olan işlemleri durdurur ve bunların yapıldıkları tarihten önceki durumu sağlar.. ,"104
Bu karardan çıkan sonuçları şu şekilde özetleyebiliriz: Yürütmenin durdurulması kararı, dava konusu işlemi ve ona bağlı işlemlerin yürürlüğünü askıya alarak işlemden önceki durumu geri getirir, iptal kararının yerine getirilmesine engel olabilecek herhangi bir işlem
veya eyleme girişmekten idareyi men eder. Yürütmenin durdurulması kararları geriye olduğu kadar ileriye de yürür. Dava sonuna kadar işlemin icrasını durdurur. İdarenin yeni işlemler yapmasını da yasaklar.105
- 103 D.3.D., E.1978/151, K.1978/199, 9.3.1978, Danıştay Dergisi, (1979), S.32-33, sahife 207
- 104 D.8.D., E.1981/755, K.198271196, 21.10.1982, Danıştay Dergisi, (1983), S.50-51, sahife 234
- 105ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 237
Yürütülmesi durdurulan işlemden önceki hukuki durum sağlanmadığı ve söz konusu işlemin birtakım sonuçları geçerli bıraktığı sürece idarenin idari yargı yerince alınan kararın uygulanmış olduğunu kabule imkân yoktur.106
Görevden ayrılma sonucunu doğuran bir işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verildiğinde, ilgilinin göreve dönmesi için yeni bir atama işlemine gerek yoktur. Kadronun halen boş olması veya yeni bir atama işlemi hakkında da yürütmenin durdurulması kararı verilmesi durumunda kadro boş olacağından aynı durum söz konusudur. Danıştay 3.Dairesinin E.78/151 ve K.78/199 sayılı ve 9.3.1978 tarihli kararında da belirtildiği gibi karar hukuki etkisini kendiliğinden doğurur. İdarenin ilgiliye görevine devam ettirmesini bildirmesi, kararın uygulanması için yeterlidir.107
Görevden ayrılması sonucunu doğuran işlem hakkında, yürütmenin durdurulması kararı verilmesine rağmen yerine yapılan atama işlemi hakkında bir karar verilmediği durumlarda, birinci işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilince ikinci işlem de bundan etkilenir ve onun hakkında da yürütmenin durdurulması kararı verilmişçesine etki doğurur. İdare bu ikinci işlemi geri almak ve kadroyu boşaltmak durumundadır. Danıştay 1083.Dairesinin E.1978/151 sayılı kararında bu husus ".Yeni bir atama işlemine lüzum kalmaksızın, idarenin başındaki kişi, bu kararın yerine getirilmesi için ilgililere bir yazı yazarak eski hukuki durumun devam etmesini sağlar." şeklinde belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen durumda birinci işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verildiğinde, idare kararı uygulamak için ikinci işlemi geri almak zorundadır. İdare bunu yapmadığı takdirde yargı yeri ikinci işlem için de ayrıca yürütmenin durdurulması kararı
- 106 ASLAN,a.g.e., sahife 120
- 107 D.3.D., E.1978/151, K.1978/199, 9.3.1978, Danıştay Dergisi,(1979), S.32-33,sahife 207
- 108 ULER, a.g.e., sahife 56
verebilir. Ancak idare gerekli işlemi yapmaz ise, yargı kararını uygulamamış durumuna düşer ve sorumluluk doğar.109
Yürütmenin durdurulması kararı üzerine ilgili göreve dönerse, görevinden ayrı kaldığı döneme ilişkin mali ve diğer hakların yani maaş, ek gösterge, iş güçlüğü, ikramiye gibi her türlü ödeme ve yan ödemelerin ilgiliye ödenmesi gerekir. Danıştay 3.Dairesinin kararı
da bu yöndedir. Yine Danıştay 1.Dairesinin 21.6.1983 tarih ve E.1983/116, K.1983/144 110 sayılı istişari kararına göre, haklarında tesis edilen göreve son verme, görevden çekilmiş sayılma ya da benzeri işlemlerin yürütmenin durdurulması kararıyla durdurulması üzerine, göreve döndürülen memurlara fiilen görev yapmadıkları döneme ait aylık ve diğer özlük haklarının kendilerine ödenmesi gerekir. Mali haklar dışındaki haklarında yürütmenin 111 durdurulması kararı üzerine ilgiliye sağlanması dışarıda geçen sürenin, emeklilik, terfi gibi işlemlere temel alınması gerekir.
Yürütmenin durdurulması kararının uygulanması üzerine, davacıya sağlanacak parasal olanakların, daha sonra yürütmenin durdurulması kararının kaldırılmasıyla da davanın reddedilmesi ya da dava kabul edilmesine karşın iptal kararının temyiz incelemesi sonucu
bozulması halinde davacıdan geri istenmesine olanak yoktur.112
Sicil iptali davasında verilen yürütmenin durdurulması kararı üzerine idare, yapmadığı işlemleri yapmak zorundadır. Örneğin, olumsuz sicil üzerine terfisi yapılmayan memurun terfisinin yapılması gerekir. Disiplin cezası verme işlemine karşı yürütmenin
- 109ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 238
- 110 D.3.D., E.1980/32, K.1980/39, Danıştay Dergisi, (1981), S.40-41, sahife 39
- 111 D.1.D., E.1983/116, K.1983/144, 21.6.1983, http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 112 GÜNDAY, a.g.e., sahife 21
durdurulması kararı verildiği takdirde aynen iptal kararı gibi sonuçlar doğurur. Örneğin, görevden uzaklaştırılan memur görevine döner ve dava sonuna kadar görevinde kalır.113
2.1.3.Olumsuz İşlemlerde Yürütmenin Durdurulması
Olumsuz işlem, idarenin hukuk düzeninde bir değişiklik yapmaması, bir işlemi reddetmesi, bir durumdan yararlandırmaması sonucunu doğuran işlemdir. Örneğin, ruhsatın verilmemesi, pasaportun verilmemesi, nehirden kum almaya izin verilmemesi gibi işlemler olumsuz işlemlerdir. Olumsuz işlemlerde iptal kararı verildiğinde bu yürütmenin durdurulması kararı da aynı sonucu doğurur. Zira iptal kararı ile yürütmenin durdurulması kararı sonuç itibarıyla birbirine benzerler.114
Ancak işlemin doğuracağı hukuki sonuç olan "konu unsuru" yönünden idarenin çeşitli seçenekler açısından birini tercih konusunda takdir yetkisi bulunursa, bu seçime ilişkin işlem aleyhine iptal davası açılması halinde yürütmenin durdurulması kararı verilemez.
Örneğin, nazım planda spor ve eğlence yerleri için ayrılmış bulunan bir alanda yapı ruhsatı isteminin reddinde idarenin konu unsuru açısından takdir yetkisi açık olduğundan, açılacak bir iptal davasında verilecek yürütmenin durdurulması kararı, takdir yetkisini kaldırıcı biçimde yargı kararı anlamına gelebilir. Aynı konuda başka bir örnek de inşaat alanı olarak ayrılmış 115 bir yerde gerekli yasal koşulları taşıyan bir yapı ruhsatı işleminin reddi olayında yürütmenin durdurulması kararının verilmemesi için hiçbir neden olamaz.116
- 113 ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 241
- 114 a.g.e.,sahife 243
- 115 ASLAN,a.g.e., sahife 64
- 116 a.g.e., sahife 64
2.1.4.İptal Davasının Esastan Karara Bağlanmasının Yürütmenin Durdurulması
Kararının Yarattığı Haklar Üzerindeki Etkisi Yürütmenin durdurulması kararının gereği idarece yerine getirildikten sonra, yargı dava konusu işlem hakkında iptal kararı verirse, iptal kararının uygulanması ile yürütmenin durdurulması kararının uygulanması arasında pek fark yoktur. Eğer idare yürütmenin durdurulması kararını uygulamış ise, iptal kararının uygulanması ya da uygulanmaması gibi bir sorun olmaz. Çünkü yürütmenin durdurulması kararının uygulanması ile daha sonra çıkan iptal kararının da gereği yerine getirilmiş olur. Ancak idarece yürütmenin durdurulması kararının uygulanmasından sonra dava reddedilmiş olsa dahi yürütmenin durdurulması kararının uygulanması nedeni ile elde edilen bazı haklar geri alınamaz.117
Danıştay Birinci Dairesi 1983 tarihli yürütmenin durdurulması kararı üzerine görevine döndürülen ilgililere ödenen aylık ve diğer özlük haklarının davasının reddi halinde geri alınması gerekip gerekmediği hakkındaki istişari kararında şu hususlara yer vermiştir.
".yürütmenin durdurulması kararları da tıpkı iptal kararları gibi dava konusu edilen işlemin tesis edildiği tarihe kadar geri gidip işlemin yapılmasından önceki durumu geri getirdiğine göre, böyle bir kararın uygulanması, hem ilgilinin eski görevine iadesine hem de bu görevin gerektirdiği özlük haklarının işlem tarihinden itibaren ödenmesini zorunlu kılar. Daha sonra davanın reddedilmiş olması, yapılan bu ödemelerin ilgili yönünden haksız zenginleşme olarak düşünülmesine neden olmaz. Zira yürütmenin durdurulması kararı gereği olarak memur, dava konusu işlem tarihinden, yürütmenin durdurulması kararının kaldırılmasına ya da davanın reddedilmesine kadar eski görevinin bütün hak ve yetkilerine sahip bulunmaktadır. O halde yapılan ödemenin yasal dayanağı vardır ve bu dayanak yürütmenin durdurulması kararıdır.. ,"118 Danıştay 1.Dairesinin 1983 tarihli bir kararı da bu yöndedir. 119
- 117 a.g.e.,sahife 117
- 118 D.1.D., E.1983/124, K.1983/153, Danıştay Dergisi, (1984), S.52-53, sahife 37
- 119 D.1.D., E.1983/116, K.1983/144, 21.6.1983, Danıştay Dergisi, (1984), S.52-53,sahife 41
Tapu sicillerinde yürütmenin durdurulması kararlarının infazı özellik arz etmektedir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 433. maddesine göre taşınmaz mallara ait ilamlar ancak kesinleştikten sonra uygulanmaktadır. Oysa idari yargıda verilen yürütmenin durdurulması kararlarının otuz gün içinde yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu kararlar Tapu idarelerince yerine getirildikten sonra davada yürütmenin durdurulması kararının aksine bir karar çıktığında veya davanın kabulü yönünde verilen karar temyiz aşamasında bozulduğu takdirde, yürütmenin durdurulması kararı uygulanarak tesis edilen tapu siciline itimat ederek işlem yapmış kişilerin hakları kaybolabilmektedir. Bu durumda mülkiyet hakkının özüne etki yapmakta ve bu olaylar tapu sicilinin tutulmasında gayrimenkul hukukunun güvenilirliğini azaltmaktadır.120
Ayrıca yürütmenin durdurulması kararlarının, iptal davasını konusuz bırakmaması veya yürütmenin durdurulması kararının uygulanmış olmasının, davanın esastan reddine neden olmaması gerekir. İptal davasında yargı yeri, işlemin hukuka uygunluğunu 121
denetlemektedir. Yürütmenin durdurulması kararının uygulanmış olmasının bu hukuka uygunluk denetimini etkilememesi gerekir. Yargı yeri, işlemi hukuka aykırı bulursa iptal edilmelidir. Bu iptal kararı üzerine idare, kararın gerekleri doğrultusunda hareket ederek
ilgililerin hak ve menfaatlerini korumak durumundadır. İdare hukukuna özgü ve yasalarla 122 düzenlenmiş olan "yürütmenin durdurulması" müessesesini fiilen işlemez duruma getirmeyi, hükümsüz ve etkisiz bırakmayı amaçlayan bütün çabalar, hukuki esaslara uygun olmadığı gibi yasa ve hükümlere de aykırıdır.123
- 120 ÇORBALI Halim, "Tapu Sicillerinde Adli ve İdari Yargı Kararlarının İnfazı Sorunu", 1. Ulusal İdare Hukuku Kongresi l.Kitap, İdari Yargı, Ankara,(1-4 Mayıs 1990), sahife 425-429
- 121 AKURAL Sami, "İdari Yargıda Yürütmenin Durdurulması Kararlarının etki ve Sonuçları İle İlgili İncelemeler. I, Danıştay Başkanlığı, (1976), sahife 120
- 122 ÇAĞLAYAN, a.g.e., sahife 246
- 123 ASLAN,a.g.e., sahife 118
- 2.2. Yürütmenin Durdurulmasının Sonuçları
İdari yargı mercileri tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararıyla hukuk düzeninde icrai karar ile oluşan değişiklik askıya alınmaktadır. Mahkemenin yürütmenin durdurulması kararı vermesi durumunda, esas dava karara bağlanıncaya kadar davaya konu
olacak işlemin yürütülebilme niteliği ortadan kalkmakta, sanki işlem hiç tesis edilmemiş kabul edilerek, önceki hukuksal durumun devamı sağlanmaktadır. Yürütmenin durdurulması kararı ile işlemlerin idare tarafından re'sen ve fiilen icra olunabilme imkânı ve kuvveti
durdurulduğu gibi, hukuka uygunluk karinesi de durmuştur.124
Her şeyden önce konuyu iki açıdan ele almak gerekir. Birincisi, yürütmenin durdurulması kararı verilinceye kadar dava konusu işlemin eyleme dönüştüğü durumlar; ikincisi, eyleme dönüşmeyen durumlardır.125
İdarenin yapmış olduğu idari işlemle; eyleme dönüşen bir tasarruf varsa ve idare bunu uygulamakta ise, örneğin bir yıkım kararına karşı işlemin iptali isteniyorsa ve fakat bu arada idare binanın yıkılmasına girişmiş ise davacı vatandaş yürütmenin durdurulması
kararını ne zaman ele geçirip idareye götürebiliyorsa, binanın yıkılmasını o andaki vaziyetinde durdurabilecektir. Maddi alanda oluşan değişikliğin giderilmesi ve eski halin iadesi mümkün olmayacaktır.
Fakat bunun dışındaki olaylarda yürütmenin durdurulması kararının verildiği veya tebliği tarihinden itibaren artık idari işlemin etkisi kalmamış olacağından bu tasarrufa dayanarak yapılan örneğin, atama işlemi geri alınabilecektir. Çünkü bir devlet memurunun
- 124 SARICA Ragıp, "Danıştay Kararlarının Yerine Getirilmesi", Danıştay Kararları ve Yürütmenin Durdurulması, Ankara, 1966, sahife 33
- 125 ASLAN,a.g.e., sahife 112
statü içindeki durumu hakkında verilen karar bir binanın yıkılması gibi, bir defa icra edilen ve artık icrasının durdurulması imkânı o andan itibaren ortadan kalkan bir karar değildir.126
İdarenin yapabileceği ve yapmış olduğu işlemler bakımından yürütmenin durdurulması kararının verildiği ve hatta idareye tebliğ edildiği tarihin önemi yoktur. Yürütmenin durdurulması kararı idareye tebliğ olunduktan sonra; idare bu alan ve konularda hiçbir işlem ve eylem yapamayacaktır. Yapacak olursa; işlem yoklukla malul olur.127
Burada üzerinde durulması gereken husus, yürütülmesi durdurulan işlemin o tarihe kadar doğurduğu zararların da yürütmenin durdurulması kararı üzerine idarece giderilip giderilemeyeceğidir. Gerek Danıştay 1. Dairesinin istişari kararlarına ve gerekse Danıştay 5.
Dairesi kararlarına göre, görevden alınan ya da başka bir göreve naklen atanan kamu görevlilerinin bu işlemlerin yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemiyle açtıkları davalarda verilen yürütmenin durdurulması kararları üzerine, bu kamu görevlilerinin görevlerine (=ya da eski görevlerine) döndürülmeleri yanı sıra onlara fiilen görev yapmadıkları döneme ait parasal hakların da ödenmesi gerekir. Bu kararlarda yürütmenin durdurulması kararları ile iptal kararları arasında herhangi bir ayrım yapılmadığı görülmektedir.
Yürütmenin durdurulması kararlarının yürütülmesi durdurulan işlemin uygulanmasını askıya aldıktan başka bu işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağladığında herhangi bir kuşku yoktur. Ancak yürütmenin durdurulması kararı üzerine yürütülmesi durdurulan işlemin o tarihe kadar doğurduğu zararların da ödenmesi gerektiği kabul edildiğinde, İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. Maddesi göz ardı edilmiş olmaktadır. Zira anılan maddede bir idari işlem nedeniyle uğranılan zararların giderilmesi
- 126 GÜNEŞ Turan, Türk Pozitif Hukukunda Yürütme Organının Düzenleyici İşlemleri, Ankara: A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1965, sahife 53
- 127 SARICA, a.g.e.,sahife 37
istemiyle açılacak olan tam yargı davaları düzenlenmiş olup, bu madde uyarınca yürütmenin durdurulması istemiyle açılan bir iptal davasında yürütülmesi durdurulan işlemin o tarihe kadar doğurduğu zararların giderilmesi, iptal davası sonucu verilecek olan iptal kararı üzerine bu karar uygulanarak İdarece tazmin edilmediği takdirde, ancak iptal davasının karara bağlanmasından sonra açılacak olan bir tam yargı davasında istenebilecektir.
Buna karşılık, yürütmenin durdurulması kararının uygulanması üzerine davacıya sağlanacak olan parasal olanakların daha sonra yürütmenin durdurulması kararının kaldırılması ya da davanın reddedilmesi ya da dava kabul edilmesine karşın iptal kararının temyiz incelemesi sonucunda bozulması halinde davacıdan geri istenmesine olanak yoktur.
2.3. Yürütmenin Durdurulması Kararlarının Yerine Getirilmesi
Yürütmenin durdurulması kararları da uyulması zorunlu, herkes için bağlayıcı yargı kararlarıdır. Hukuka bağlı bir idarenin, ilgililer başvurmasa dahi karar gereğini yerine getirmeleri bir görev ve zorunluluktur. Bu kararların, maddi koşulların elverdiği ölçüde, 128
derhal uygulanması İdare Hukukunun genel ilkelerindendir.129
Hareketsiz kalma yanında yürütmenin durdurulması kararının yerine getirilmesi için idarenin bazen işlem tesis etmesi zorunlu olabilir. İptal davası üzerine verilen yürütmenin durdurulması kararı ile eski durumun geri gelebilmesi için, yönetimin bunu sağlayabilecek
bazı işlemlerde bulunması gerekir. Örneğin emekli edilmiş ve yerine bir başkası atanmış olan kimsenin iptal davası üzerine verilen yürütmenin durdurulması kararı ile eski durumun geri gelebilmesi için, yönetimin bunu sağlayacak bazı işlemlerde bulunması lazımdır. 130
- 128 D.8.D., 17.5.1989 T., E.1987/984, K. 1989/329. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 2U D.1.D., 10.10.1990T., E.1990/211, K.1990/256. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 130 GÖZÜBÜYÜK A.Şeref, a.g.e., sahife 337
Daha sonra açılan dava reddedilmiş olsa dahi, yürütmenin durdurulması kararının uygulanması nedeni ile elde edilen bazı haklar geri alınamayacaktır. Bu konuda Danıştay 5'nci Dairesi özlük haklarına ilişkin güzel bir mütalaa vermiştir.
Yürütmenin durdurulması kararı gereği olarak memur, dava konusu işlem tarihinden yürütmenin durdurulması kararının kaldırılmasına ya da davanın reddedilmesine kadar eski görevinin bütün hak ve yetkilerine sahip bulunmaktadır. O halde yapılan ödemenin yasal
dayanağı vardır ve bu dayanak yürütmenin durdurulması kararıdır. Belirtilen nedenlerle, daha sonra açtığı dava reddedilmiş olsa dahi, yürütmenin durdurulması kararının uygulanması nedeniyle memurun özlük haklarına ilişkin olarak yapılan ödemelerin geri alınamayacağı mütalaa kılındı.131
Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü olan davacı aleyhine tesis edilen müşterek kararname ile görevden alınarak bakanlık müşavirliğine atanmıştır. Anılan kararnamenin iptali istemiyle açılan davada ilgili daire oy birliğiyle yürütmenin durdurulması kararı vermiştir. Bunun üzerine eski görevine atanan davacının aradan üç gün geçtikten sonra bu görevden alınarak Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne ataması yapılmış ve yerine de başka birisi atanmıştır. Bu işlemlerin iptali ve yürütülmelerinin
durdurulması istemiyle açılan davada ilgili daire; "Davacının yürütmenin durdurulmasına ilişkin ... günlü ... sayılı karar üzerine ... günü eski görevine atanmasından üç gün sonra , ... günlü Resmi Gazetede yayınlanan ... sayılı müşterek kararname ile bu görevden tekrar
alınmasına hiçbir haklı neden gösterilmediği gibi biçimsel nitelikteki bu uygulamanın . günlü yürütmenin durdurulması kararını etkisiz bırakma amacını taşıdığı ve yine Anayasanın ve 2577 sayılı yasanın özüne ve sözüne aykırı bir uygulamayla Hukuk Devleti ilkesinin
giderilmesi imkansız ölçüde ihlal edildiği açıktır."132
- 131 D.5.D., 18.6.1983 T., E. 1983/124, K. 1983/153. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 132 D.5.D., 27.12.1988,T., E.1988/3400. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
2.4. Yürütmenin Durdurulması İle İlgili Verilmiş Örnek Kararlar
"Yargı yetkisinin etkinliği "karar verme" aracının da özgürce ve eksiksiz kullanılmasını gerektirir ki, "yürütmeyi durdurma" önlemi bu "eksiksiz kullanma" kapsamında yer alır."Dava" kavramı içinde yürütmenin durdurulması da vardır. Mahkemenin yürütmeyi durdurma yetkisi davayı görüp karara bağlama ödevi ve yetkisi içinde bir aşamadır. Yürütmenin durdurulması kararı yargı bütünlüğü ilkesinin bir ön uygulamasıdır. Bu karar, sonuç kararından ayrı ama o dava ile ilgili bir bölümdür. Son kararı vermeye yetkili organın,
davanın bir başka bölümü için karar veremeyeceğinin kabulü "yargı yetkisinin eksiksiz kullanılması" ile bağdaşmaz. Yürütmenin durdurulması, yargılama evrelerinde yargının denetim etkinliğini artırıcı bir araç olarak yargı yetkisinin içinde yer alır."133
İdare Hukuku ilkelerine göre; iptal kararları iptali istenen idari tasarrufu ve ona bağlı işlemleri yapıldıkları tarihten itibaren ortadan kaldırarak o tasarrufun yapıldığı tarihten önceki hukuki durumu ortaya koyar. Bir iptal davasında verilmiş olan yürütmenin durdurulması
kararı da aynı niteliktedir. Yani, henüz ortada bir iptal kararı bulunmadığı halde, iptali istenen idari tasarrufu ve onun sonucu olan işlemleri durdurur ve bunların yapıldıkları tarihten önceki hukuki durumun yürürlüğünü sağlar.134
Yürütmenin durdurulması müessesesi, idari yargıya özgü ve onun en önemli dava türü olan iptal davalarının ayrılmaz bir unsuru olup adli yargıda yer alan ihtiyati tedbir gibi bir usul hükmü olarak nitelendirilmesi de doğru olamaz. İdari yargı ile Danıştay'a başvurularak 135 herhangi bir idari işlemin yürütülmesinin durdurulması kararı verilmesinin istenebilmesi için
- 133 Anayasa Mahkemesi 11.4.1994 T., E 1994/43 K. 1994/42-1 http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/IPTALITIRAZ/YD/YDK94421.htm
- 134 D.8.D., 21.10.1982, E.,1981/552, K.,1982/1196. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 135 D.3.D.22.11.1978 T. E. 1978/1158, K.,1978/1213. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
idari işlem hakkında 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 3. maddesi uyarınca dava açılması gerekir.136
"... Tüm ülkede sıkıyönetim ilan edilmiş olduğundan, İYUK 27.Maddesinin 10. fıkrası hükmü dolayısıyla yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceği açıktır." 137 Yürütmenin durdurulması isteğinin reddine ilişkin karar, Mahkemece verilmiş nihai karar niteliğinde olmadığından temyizen inceleme olanağı bulunmadığı açıktır.138
"... idarenin hukuka aykırı işlemlerinin sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu ve yürütmenin durdurulması kararının geriye geçerli olarak dava konusu olan idari işlemin tesis edildiği tarihten itibaren ortadan kaldıracağı bilinen bir idare hukuku kuralıdır. Buna göre
idarenin davacı hakkında Danıştay kararına uygun işlem yapmaması hizmet kusurunun varlığını göstermektedir. İdarenin hizmeti kusurlu yürütmesinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu da idare hukukunun önemli ilkelerinden biridir."139
3. TAM YARGI KARARLARININ YERİNE GETİRİLMESİ
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır.140 İdari Yargılama Usulü Kanununun 28/2 maddesinde yer alan kurallar, mahkeme kararlarının yönetimce gecikmeden yerine getirilmesini sağlamaktadır. Yine bu maddenin 6.
- 136 D.9.D., 30.5.1984 T., E. 1984/1106, K., 1984/257 http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 137 D.1. D., 8.2.1982 T., E. 1982/6 K. 1982/4. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 138 D.5.D., 24.1.1991 T., E., 1991/60, K., 1991/136. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 2-2-1 D.5.D.,1.11.1982T., E., 1978/5565 K., 1982/9735. http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp
- 140 EROĞLU Hamza, a.g.e., sahife 451
fıkrasına göre tazminat ve vergi davalarında kararın idareye tebliğinden itibaren infazın gecikmesi sebebiyle idarece kanuni gecikme faizi ödenir.
Tam yargı davası ile elde edilen kararın yönetim tarafından kendiliğinden yerine getirilmemesi durumunda, ilgilinin icra dairesine başvurması gerekir. İcra dairesi, haciz yolu dışında kalan, diğer olanakları yönetime karşı uygular. Bilindiği gibi Devlet malları
haczolunamaz. Bu yol, ayrık olarak, bazı kamu kuruluşlarının haczedilebilen mallarına uygulanabilir.141
Tam yargı davasında idari yargı yeri, hakkın ne olduğunu söyler ve davalının ne yapması gerektiğini kararında belirtir. Yönetimi bir şey yapmaya, yapmamaya veya belli bir parayı ödemeye mahkûm eder. Tam yargı davasında aynen tazmin yolu kabul edilmemiştir.
İdare hukukunda aynen tazmin yolunun kabul edilmemesinin nedeni, idarenin elindeki araçların kamu hizmetine özgülenmesi dolayısıyla bu araçların aynen tazmin için kullanılamamasıdır.142
Tam yargı davasının çeşitleri; tazminat davaları, istirdat davaları, vergi davaları ve idari sözleşmelerden doğan davalardır. İdari yargı kararlarının uygulanmamasından doğan 143 zararların tazmini talepleri de tam yargı davası çeşididir.144
Bu davalarda idarenin tazminat ödeme veya iade yükümlülüğü adli yargı yerinde görülen benzerlerinde olduğu gibi, kusurlu-kusursuz (objektif) sorumluluk ve sebepsiz zenginleşme ilkelerine dayanmaktadır.
- 141 GÖZÜBÜYÜK A.Şeref, Yönetim Hukuku, , Ankara: Turhan Kitabevi, 2004, sahife 418
- 2-25 ULER, a.g.e., sahife 100
- 143 GÖZÜBÜYÜK, a.g.e., sahife 232
- 144 ÖZGÜLDÜR Serdar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararları Işığında Tam Yargı Davaları, Ankara: Yetkin Yayınları, 1996,sahife 145
Bu yüzden tam yargı davalarında verilen kararların infazının, adli yargı yerlerince verilen benzerlerinden farklı olmasını gerektiren bir neden mevcut değildir. Bu esastan hareket eden İdari Yargılama Usulü Kanunu da 28/2 maddesinde "Tam yargı davaları hakkındaki kararlardan belli bir miktarı içerenler genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur." hükmüne yer vermiştir. Genel hükümler dairesinde yapılması gereken infaz ve icra, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre icra dairelerince yapılan infaz ve icradır. Kuşkusuz bu hüküm ilgilinin anılan genel hükümlere başvurmadan önce borçlu idareye başvurarak idari yargı kararında hüküm altına alınan tazminatın kendisine ödenmesini, hakkının geri verilmesini istemesine engel değildir. Bu yoldaki istek, kararların infazı için aranan 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde yapılır. Bu yolla sonuç alamayan ilgili genel hükümlere göre infaz ve icranın gerçekleştirilmesi için yetkili ve görevli icra dairesine başvurabilir. Bu durumda icra dairesi, İcra ve İflas Kanununun kamu idarelerine karşı kullanılmasına izin verdiği yetkileri kullanarak idari yargı kararında hüküm altına alınan tazminatın veya hakkın davacıya verilmesini sağlar. Açıktır ki kişilerin idareden olan alacakları için icra yoluna başvurmaları sonucu kamu gücünü elinde bulunduran Devletin, icra ile yani yine kendisinin yürüttüğü ve sahip olduğu icra gücüyle, kamu gücünü çarpıştırması sonucu ortaya çıkacaktır. Bu durum, ulusal egemenliğin, kamu hizmetleri dengesinin yıkılması demek olur.
Ayrıca Devletin bir uzvu olan idarenin yargı kararıyla doğan kişi alacağını ödememesi, devletin kendi yaptığı Anayasanın "kararların mutlak şekilde yerine getirilmesi" yolundaki emrini hiçe sayması anlamına gelir ki bu tarz bir uygulama, vatandaşın Devlete olan güven ve bağlılığını azaltır. Bunun da Devletin varlık ve geleceğine olumsuz yönde tesiri olacağı, tartışılamayacak kadar açıktır.145
- 145 KARAVELİOĞLU, a.g.e, sahife 696
Genel olarak tam yargı davasının konusu paraya dayandığından devletin yani idarenin borcunu yerine getirmemesi söz konusu olamaz. Muhasebe-i Umumiye Kanunu, mahkeme ilamlarının yerine getirilmesini kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. 1050 sayılı kanunun 1988 tarih ve 3483 sayılı kanunla değişik 59. maddesinde şu düzenleme yer almaktadır. "İlgili ya da geçen ve eski yıllar borçları, tertiplerinden ödenemeyen ilama bağlı borçlar, Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesi ile katma bütçelerde yer alan ilama bağlı borçlar
tertiplerinden ödenir. Bu tertiplerdeki ödeneklerin yetmemesi halinde, arttırmaya Maliye ve Gümrük Bakanlığı yetkilidir."
İdare, tam yargı davası ile mahkûm olduğu ilama bağlı borcunu ödemekten kaçınırsa, idareye karşı ilamların icrası ile ilgili genel hükümlerin yer aldığı İcra ve İflas Kanunundaki hükümlere göre ilamlı veya ilamsız icra takibi yapılabilir.146
İdare Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 6. bendinde, tazminat ve vergi davalarında kararın idareye tebliğinden itibaren infazın gecikmesi sebebiyle idarece kanuni faiz ödeneceği 213 sayılı Vergi Usulü Kanununun 112/4. maddesinde fazla veya yersiz olarak
tahsil edilen vergilerin iadesinde, faiziyle birlikte ödeneceği hükme bağlanmıştır. Bu hükümler, devletin borçları açısından bir yaptırım niteliği taşımaktadır.
4. ARA KARARLARIN YERİNE GETİRİLMESİ
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinde, idarenin "esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin" kararlarının icaplarına göre işlem ve eylem yapması gerektiği düzenlenmiştir. Bu maddede ara kararları konusunda herhangi bir hüküm
- 146 AYÇİÇEK, a.g.e., sahife 55
bulunmamaktadır. 1982 Anayasasının 138. maddesinde şu hüküm bulunmaktadır. "Yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır, bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. 1982 anayasasının 138. maddesinde görüldüğü gibi sadece mahkeme kararlarından söz etmekte, bunların bağlayıcılığını açıklamaktadır. Bu durumda mahkemelerden sadır olan esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararların yanındaki diğer kararlar, bu sırada ara kararların da idare açısından bağlayıcı olduğu açıktır. İdare bu kararların icaplarını da yerine getirmek mecburiyetindedir. Nitekim İdari Yargılama Usulü Kanununun 20. maddesinin 1. bendindeki "Danıştay ve İdare ve Vergi mahkemeleri, bakmakta olduğu davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir..." hükmü, ara kararlarının idare açısından bağlayıcı olduğu ve idarenin bu kararların icaplarını yerine getirme mecburiyetinde olduğunun bir başka delilidir.230
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KITA AVRUPASI HUKUKUNDA İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASI
1. GENEL DEĞERLENDİRME
1970’li yılların sonlarından itibaren denetimin sınırları ve yoğunluğuna ilişkin ülkeler arası farklılıklar azalmakla birlikte, geleneksel olarak Kıta Avrupa’sı Hukuk Sisteminde idari işlemin denetimi yapılırken idari işlemin esasına etki eden unsurlar yönünden bir denetim
yapıldığı, Anglo-Sakson hukuk geleneğinde ise mahkemelerin daha çok usul ve şekle ilişkin hükümlerde hukuka aykırılık bulunup bulunmadığı sorusuna odaklandıkları kabul edilmiştir . Bu kapsamda İngiltere gibi ülkelerde daha çok işlem tesis edilmeden önce 147
muhatabın bilgilendirilmesi, konuya ilişkin yazılı savunma ya da görüşünün alınması, karara esas alınan bilgi ve belgeleri inceleyebilmesi ve kararın gerekçeli bir halde kişiye bildirilmesi ilkelerine riayet edilip edilmediği yargı organının birinci önceliği olmuştur. Bunu sebebi ise parlamentonun (kanun koyucu iradenin) üstünlüğü ilkesinin bir gereği olarak idareye kanunla verilen yetkiye yargı organının müdahale etmekte isteksiz davranmasıdır. Bu nedenle klasik İngiliz İdare Hukukunda, idari işlemin yargısal denetiminin sadece usul hükümleri açısından yapılacağı kabul edilmiştir.
Denetimin idari işlemin esas unsurları üzerinden yapılmayıp, mahkemelerce sadece usul hükümlerine ve şekil şartlarına odaklanılmasının Amerika Birleşik Devletleri açısından gerekçesi biraz daha farklıdır. Bu ülke uygulamasında idarenin uzmanlaşmasına vurgu
yapılarak, kamu hizmetini yürüten idarelerin ve idare ajanlarının kendi alanlarında uzmanlaşmasına karşın idari uyuşmazlığın çözümlendiği genel yetkili mahkeme hakimlerinin bu düzeyde uzmanlaşamamaları nedeniyle, idari takdire müdahalede bulunma konusunda
isteksiz davrandıkları ileri sürülmektedir . 148
- 147 Bignami, sahife 10
- 148 Stephenson, sahife 754
Esasa ilişkin denetimin daha sıkı yapıldığı ülkelerde denetim için farklı kriterler kullanılmakta ise de, işlemin kanuna uygun ve makul olması ile idarenin keyfi uygulamalarına karşı bireyin temel haklarının korunması temel ilke edinilmiştir. Alman İdari Yargısı’nca tarih boyunca idarenin düzenleme ve takdir yetkisini, kişi hak ve hürriyetleri lehine daraltan bir çok ilke geliştirilmiştir. Bu kapsamda ölçülülük, haklı beklentilerin karşılanması ve bireylere eşit muamele ilkelerinin Alman idare mahkemelerince idari yargı literatürüne kazandırılan ilkeler olduğu söylenebilir . İdari işlemin ölçülü olması ilkesi 149 uygulanırken mahkemece, kamu yararından başka amaç güdülmemesinin yanında aynı amaca yönelik temel hakları daha az kısıtlayan bir yaptırım bulunup bulunmadığına da bakılmaktadır. Eşit muamele ilkesi açısından ise, bireyler arasında ki farklılığın nitelik ve ağırlığının farklı muamele görmelerini haklı gösterecek düzeyde olması gerektiği belirtilmektedir. Yine haklı beklenti ilkesi gereğince kanunların geriye yürümezliği, adalete olan güvenin korunması ve idari istikrar birlikte ele alınmaktadır. Bu ilkelerin Avrupa Adalet Divanı tarafından kullanılmaya başlaması ile Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin iç hukuk sistemlerinde önemli değişiklikler görülmüş, bu durum denetimin standartları ve ilkeleri açısından ülke uygulamalarını birbirine yaklaştırmıştır. Bu husus özellikle karar verme sürecini düzenleyen idari usul yasasının bulunmadığı ve bu sürecin tamamen ya da kısmen idarenin takdirine bırakıldığı durumlarda verilen kararın hukuka uygun olup olmadığının denet imi açısından önem arz etmektedir. Zira temel hakların tanınması ve uygulanmasında ülke uygulamalarının farklılaştığı görülebilmektedir. Örneğin, Fransa uygulamasında idari işlemde açık hata, İngiltere‘de ortalama zekâ seviyesinde bir insan şahit olduğunda garipseyeceği oranda makul olmama , Amerika Birleşik Devletlerinde ise takdirin açıkça 150 keyfi kullanımı gibi ilkeler temel alınarak karar değerlendirilmektedir . 151
- 149 Bignami, sahife 13
- 150 Kararın makul olmaması haline örnek olarak 1926 yılında kızıl saçlı bir öğretmenin saç rengi nedeniyle işten atılması işlemi gösterilmektedir; Short v. Poole Corporation [1926] Ch.66 and Mills v. London County Council [1925] 1 K. B. 213.
- 151 Bignami, sahife 17
2. KITA AVRUPA HUKUK SİSTEMİ’NDE İDARENİN YARGISAL DENETİMİ
2.1. Almanya
Yukarıda belirtildiği üzere Avrupa Birliği müktesebatının etkisiyle üye ülke idare mahkemelerinin idari işlemin denetiminde kullandığı ilke ve standartlar birbirine yaklaşmakla birlikte, ülkelerin anayasal ve sosyal geleneklerinden ve tarihi deneyimlerinden kaynaklanan
bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. Gerçekten Birlik hukukunun ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının etkisiyle daha önce iç hukukta dikkate alınmayan pek çok ilke yargısal süreçlerde kullanılmaya başlamıştır.
Almanya’da Anglo-Sakson Hukuk Sistemi’nin aksine idarenin yargısal denetimini yapan mahkemenin bu yetkisinin çok geniş olduğunu söylemek mümkündür. Mahkeme idari işlemin sadece şekil ya da kanun metnine uygun olup olmadığı yönünden bir denetimini
yapmamakta, idari işlemin esasına girerek delillerin ve idareyi işlem tesisine iten nedenler ile işlemden beklenen sonuçlarında denetimini yapmaktadır. Bu denetim yapılırken mahkemenin idari faaliyetin etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesi ve kamu yararının sağlanması ilkesi ile kişi hak ve hürriyetlerinin idarenin keyfi uygulamalarına karşı korunması arasında bir denge sağlaması gerektiği belirtilmektedir . 152
Alman İdare Hukuku’nda kişi hak ve hürriyetlerine riayet ve bu hakların korunması Yasama, Yürütme ve Yargı organlarının tamamı için bağlayıcı niteliktedir. Bu durumun bir sonucu olarak idarenin düzenleme yetkisinin çok sınırlı olması gerektiği, düzenleme yetkisi
verildiğinde ise hangi amaçla, ne ölçüde kullanılacağı, başka bir deyişle yetkinin sınırları ve
- 152 Singh, sahife 120
kapsamının açıkça belirtilmesi gerektiği kabul edilmektedir . Bu uygulamanın nedeni, Nazi 153 yönetimi zamanında kişi hak ve özgürlüklerinin orantısız olarak kısıtlanması ve yaygın hak ihlallerinin görülmesidir. Benzer uygulamaları önlemek amacıyla savaş sonrasında yargısal denetim, temel hakların korunması açısından garantör olarak görülmüştür . Denetim 154 yapılırken, idareye tanınan takdir yetkisinin anayasa ile korunan temel hakların özüne müdahale şeklinde kullanılıp kullanılmadığı ve varsa bu müdahalenin oranı yargı denetiminin de yoğunluğunu belirlemektedir.
Yukarıda belirtildiği gibi Alman idare hukukunda sadece kanunda açıkça belirtilen ve sınırları çizilen durumlarda idarenin takdir yetkisinden bahsedilmektedir. Takdir yetkisinin kanunla açıkça tanındığı hallerde bile idare mahkemesince denetim yapılırken sadece şekil
unsurları açısından bir denetim yapılmamakta, idari işlemin tüm unsurlarında hukuka aykırılık bulunup bulunmadığı denetlenmektedir. İdari işlemin unsurlarında hukuka aykırılık saptanmadığı durumlarda bile idareyi işlem tesisine yönelten sebep ile varılan sonuç arasında adil bir dengenin bulunması, başka bir deyişle işlemin ölçülü olması gerektiği kabul edilmektedir. Ölçülülük ilkesi uygulanırken kısıtlanan hakkın özüne yapılan müdahale ile toplumun genel menfaati kıyaslanmakta ve kamu yararının ağır bastığı durumlarda hakkın ölçülü bir şekilde kısıtlanabileceği ifade edilmektedir . Bu halde de idari işlemin uygunluk, 155 gereklilik ve ölçülülük ilkelerine de uygun bulunması gerekmektedir. Örneğin, su havzasına fabrika yapılma kararının, uygunluk ve gereklilik ilkelerinin ihlali anlamına geldiği, zira idarenin birden fazla seçeneğe sahip olduğu durumlarda en az zararlı olanı seçmesi gerektiği belirtilmektedir.
İdari yaptırımın orantılı ve ölçülü olması ilkesinin ise yabancılarla ilgili tesis edilen sınır dışı etme işlemlerinde mahkemece çok başvurulan bir ilke olduğu göze çarpmaktadır. Bu
- 153 Singh, sahife 130
- 154 Takahashi, sahife 70,; Rose-Ackerman, sahife 55
- 155 Jowell,Oliver, sahife 52
kapsamda suç işleyen bir kişinin sınır dışı edilmesine ilişkin yaptırımı ölçülü bulan mahkeme, başka bir olayda trafik kurallarını ihlal nedeniyle benzer bir yaptırım uygulanmasını orantısız bulmuştur . 156
Her durumda idareden işlemin gerekçelerini hukuken kabul edilebilir şekilde açıklaması beklenmektedir. İdari işlemin hukuka uygun olup olmadığı belirlenirken AngloSakson geleneğinde olduğunun aksine mahkeme, idarenin işlem tesis konusunda yetkili olup
olmadığı, yetkili ise bu yetkinin orantılı ve ölçülü kullanılıp kullanılmadığı gibi daha sınırlı değerlendirmeler yapmak yerine yeri geldiğinde dava türüne göre toplumca kabul edilen genel ahlaki değerlere ve geleneklere uygun olup olmadığını bile denetleyip aykırı ise bu
durumu iptal sebebi sayabilmektedir . Buna ek olarak tesis edilen işlem ya da öngörülen 157 yaptırımın ulaşılmak istenen amaca uygun ve yeterli olup olmadığı, hedeflenen amacı aşar bir şekilde kişinin cezalandırılmasını amaçlayan, fiiliyle orantısız bir kamu gücü kullanılıp kullanılmadığı yönünde de değerlendirme yapılmaktadır. Esasen ölçülülük ilkesi Alman İdare Hukuku kaynaklı olup, Avrupa Birliği Hukuk Sisteminin etkisiyle diğer üye ülkelerin iç hukuklarında da kullanılmaya başlanılmıştır . Alman idari yargı sisteminde idarenin bu 158 kadar sıkı denetiminin yapılması yukarıda belirtildiği gibi kişi hak ve özgürlüklerinin korunmasının öncelik olarak belirlenmesi ile ilgilidir.
Bu kapsamda katılmış olduğu sınavda bazı soruların yanlış olduğu savıyla bir öğrencinin açtığı davada sınırlı denetim yapan idare mahkemesi kararından sonra hak arama hürriyetinin ihlal edildiği iddiasıyla Alman Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru
üzerine, bu Mahkemece başvuru haklı bulunmuş ve hak arama hürriyetinin sadece mahkemeye eriş imi kapsamadığı, aynı zamanda etkili bir başvuru ve çözüm mekanizmasını öngördüğü, idari yargı denetimi yapılırken mahkemenin sadece idarece yapılan belirlemelere
- 156 Bilka-Kaufhous GmbH, case 170/84, Jowell,Oliver, sahife 53
- 157 Singh, sahife 135
- 158 Rose-Ackerman, Lindseth, sahife 142
bağlı kalamayacağı, mevzuat hükümlerinin olaya uygulanmasında idarece gerekli hassasiyetin gösterilip gösterilmediği, somut olayın doğru yorumlanıp yorumlanmadığı hususlarının da denetlemesi gerektiği belirtilmiştir . 159
Sonuç olarak, Alman İdari Yargı Sistemi’nde kişi hak ve hürriyetlerinin aşırı kısıtlandığı dönemlerin ardından idarenin hukuka ve temel haklara olan bağlılığı, yoğun bir yargısal denetim ile sağlanmaya çalışılmış olup, mahkemelerce denetim yapılırken sadece yazılı hukuk metinlerine bağlı kalınmamış, hukukun evrensel olan prensiplerinden de yararlanılmıştır.
2.2. Hollanda;
Hollanda da, 1935 yılına kadar idarenin denetimi işlemin yasallığı ile sınırlı iken büyük ekonomik kriz nedeniyle geçmişe yürür bir şekilde maaş indirimini öngören bir düzenleme mahkeme tarafından hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri gereğince iptal edilmiş, ikinci dünya savaşı sonrasında ise kanun karşısında eşitlik, haklı beklenti ve ölçülülük ilkeleri yine mahkeme içtihatlarıyla denetimin ilkeleri arasındaki yerini almıştır. Takdir yetkisinin keyfi kullanılmaması ve kötüye kullanılmasının sisteme girmesi ise daha sonradır . 1970 yılından sonra ise idari işlemin hukuken kabul edilebilir bir gerekçeye 160 dayanması gerektiği mahkeme kararlarında belirtilmeye başlamıştır.
Fransa ve Hollanda’da mahkemenin hukukun genel prensiplerine vurgu yapması ve bu prensipleri denetimin standartları arasında sayması ekonomik ya da siyasi kriz yıllarına denk gelmektedir. Zira bu durumlarda idarenin ekonomik ve sosyal hayata müdahalesi artmakta ve bu durum kişi hak ve hürriyetlerini doğrudan etkilemektedir . Temel hakların korunması 161 konusunda garantör olarak görülen mah keme, idari işlemin sadece kanunilik açısından
- 159 BVerfGE 84, 59 (1991), Zward, sahife 151
- 160 Widdershoven, Remac, sahife 383
- 161 Widdershoven, Remac, sahife 384
denetlenebileceğinin ileri sürüldüğü bir ortamda, güçlü idareye karşı bireysel hakların korunması için denetimin standartlarını kendisi belirlemiştir. Bu standartlar ise hukukun genel prensiplerine atıf yoluyla bulunmuştur. Hollanda İdare Hukuku’nda idarenin takdir yetkisi
dâhilinde tesis ettiği işlemlerin denetimi yapılırken işlemin sadece kanunla verilen takdir yetkisi içerisinde kalıp kalmadığı hususunda değil, idarenin işlem tesis etmesi için mevzuatta aranan şartların oluşup oluşmadığı ve oluştuğu ileri sürülen şartların gerçekten var olup olmadığı yönünde esasa ilişkin denetim yapılmaktadır. Denetimin yoğunluğu saptanırken mahkemece karar verme sürecinin niteliği, karara ulaşırken değerlendirilen delil ve belgeler ve kullanılan kriterler ile idarece işlemde kullanılan ifadelerin objektif olup olmadığı gibi birçok faktör dikkate alınmaktadır . Dolayısıyla idarenin takdire dayalı işlemlerinin 162 denetiminde mahkemece hep aynı kriterlerin uygulandığından bahsetmek zordur.
2.3. Fransa
Fransa’da idari işlemin denetimi yapılırken mahkemece dikkate alınan ilkeler Türk İdari Yargı sistemindeki ilkelerle benzeşmektedir. Buna göre işlemin yetkisiz kişi ya da makamca tesis edilmesi, makamın yetkisini aşarak işlem tesis etmesi, işlem tesisi için öngörülen usule uyulmaması, hukuka aykırı karar verilmesi, idari işlemin tesisine gerekçe gösterilen sebep ve argümanlar ile ulaşılmak istenen amacın yeterli açıklıkta ifade edilmemesi gibi hallerde işlemin iptaline karar verilmektedir.
Anglo-sakson İdare Hukuku geleneğinin ana ilkelerinden olan makuliyet ilkesinin uygulanmasına benzer olarak idari işlemin gerekçeli olması ve gerekçenin hukuken kabul edilebilir olması mahkemece kriter olarak ele alınmakta, gerekçelerin mahkemeye sunulamaması veya mahkemece sunulan gerekçelerin yetersiz bulunması halinde işlem iptal edilmektedir . İdari yargı kararlarında, diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi 163
- 162 Bakker,Heringa, Stroink , sahife 88
- 163 Rose-Ackerman, Lindseths, sahife 144
ölçülülük ilkesi denetimin araçlarından birisi olarak kullanılmaktadır. İngiliz sisteminden farklı ve Alman sistemine benzer olarak idarenin takdir yetkisine sahip olduğu ve bu yetkiye dayanarak tesis ettiği işlemlere karşı açılan davalarda, mahkemece farklı seçenekler arasında yapılan seçimin kamu yararına uygun kullanılıp kullanılmadığı denetlenmektedir . 164
KAYNAKÇA
AKURAL, Sami, İdari Yargıda Yürütmenin Durdurulması Kararlarının Etki ve Sonuçları İle İlgili İncelemeler I, Danıştay Başkanlığı,1976 ALİEFENDİOĞLU, Yılmaz, Danıştay Kararlarına Uyulması, Danıştay Dergisi, Y.5, S.16- 17, (1975)
ALTAY, Evren, İdarenin İdari Yargı Kararlarının Uygulanmamasından Doğan Sorumluluğu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal B i l i m l e r Enstitüsü, 1999
ASLAN, Zehredin, İdari Yargı'da Yürütmenin Durdurulması, İstanbul: Alfa Basım, 1994.
- 164 Rose-Ackerman, Lindseths, sahife 145
AYÇİÇEK, Halil İbrahim, İdari Yargı Kararlarının Yerine Getirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2002
AYDIN, Tuncay, İdare Hukuku ve İdari Yargının Bazı Sorunları, Ankara: Danıştay Tasnif ve Yayın Bürosu Yayınları No: 14, Başbakanlık Basımevi, 1972
BALTA, Tahsin Bekir, İdare Hukuku Ders Notları, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Yayınları, Seri No:12, 1960
CANDAN, Turgut, İdari Yargı Kararlarının Uygulanması III, Maliye Postası, Y.12, S. 255, (1991)
CANDAN, Turgut, İdari Yargı Kararlarının Uygulanması IV, Maliye Postası, Y.12, S. 256, (1991)
ÇAĞLAYAN, Ramazan, İdari Yargı Kararlarının Sonuçları ve Uygulanması, Ankara: Seçim Yayınevi, 2000
ÇORBALI, Halim, Tapu Sicillerinde Adli ve İdari Yargı Kararlarının İnfazı Sorunu, 1.Ulusal İdare Hukuku Kongresi 1.Kitap, İdari Yargı, Ankara,1-4 Mayıs 1990
DERBİL, Süheyl, İdare Hukuku, Ankara: A.Ü.H.F.D., No:133, Beşinci Bası, 1959 EROĞLU, Hamza, İdare Hukuku Genel Esaslar, İdari Teşkilat ve İdarenin Denetlenmesi, Ankara: Işın Yayıncılık, 5. Bası, 1985
GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, Yönetim Hukuku, Ankara: Turhan Kitabevi, 2004
GÖZÜBÜYÜK , A. Şeref, Yönetsel Yargı, Ankara: Turhan Kitabevi, 10. Basım, 1996
GÖZÜBÜYÜK , A.Şeref, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Görevleri ,A.I.D., S.3, (Eylül 1972)
GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref- TAN, Turgut, İdare Hukuku, C.2, İdari Yargılama Hukuku, Ankara: Turhan Kitabevi, 1999
GÜNDAY, Metin, İdare Hukuku, Ankara: İmaj Yayıncılık, 1997
GÜNEŞ, Turan, Türk Pozitif Hukukunda Yürütme Organının Düzenleyici İşlemleri, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları,1965
KARAVELİOĞLU, Celal, Açıklama ve En Son İçtihatlarla İdari Yargılama Usulü, Trabzon:1993, C.2,md.15-65
KIRATLI, Metin, Yürütmenin Durdurulması, Ankara: A.Ü.S.B.F.D.,C.XXI, S.4, (Aralık 1966)
MUMCU, Uğur, Türk Hukukunda İptal Kararlarının Yerine Getirilmesi ve Sorumluluk, Ankara: A.Ü.H.F.D., C.XXVII, S.3-4, (1970)
ÖZAY, İlhan, Günışığında Yönetim, İstanbul: Alfa Yayınları, 1986
ÖZAY, İlhan, İkinci Bine Kavuşurken Günışığında Yönetim, İstanbul: Alfa Yayınları, 1994
ÖZDEŞ, Orhan, Danıştay Kararlarının Yerine Getirilmesi Zorunluluğu, Ankara,
Danıştay Dergisi, Y.6, S.20-21, (1976)
ÖZGÜLDÜR, Serdar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararları Işığında Tam Yargı Davaları, Ankara: Yetkin Yayınları, 1996
SARICA, Ragıp, Danıştay Kararlarının Yerine Getirilmesi, Danıştay Kararları ve Yürütmenin Durdurulması, Ankara: Türk Hukuk Kurumu Yayınları, No:24-113, 1966
TUNCAY, H. Aydın - ÖZDEŞ, Orhan- BAŞPINAR, Recep, İdari Yargılama Usulü, Yüzyıl Boyunca Danıştay, Ankara: Danıştay Yayınları, (1986)
ULER, Yıldırım, İdari Yargıda İptal Kararlarının Sonuçları, Ankara: A.Ü.H.F.Y. No:281, 1970
BAKKER, C. L; HERINGA, Aalt W. F.; STROINK, A.M, Judicial Control: Comparative Essays on Judicial Review,Antwerpen,1995
BIGNAMI, Francis, Comparative Administrative Law, in The Cambridge Companion to Comparative Law,s. 145-170
LIONEL, Jeffrey J; Dawn, Oliver, New Directions in Judicial Review: Current Legal Problems, London, 1988
ROSE-ACKERMAN, Susan, American Administrative Law Under Siege: Is Germany a Model, Harvard Law Review, C.107, Sa. 6, s.8-31
ROSE-ACKERMAN, Susan; LINDSETH, Peter L, ComparativeAdministrative Law, London, 2010. Short v. Poole Corporation [1926] Ch. 66 and Mills v. London County Council
SINGH, Mahendra P, German Administrative Law in Common Law Perspective, Springer 2001
STEPHENSON, Matthew C., A Costly Signaling Theory of Hard Look Judicial Review, Administrative Law Review, C.58, Sa. 4, s.753-814
TAKAHASHI,Y.A., Discretion in German Adminsitrative Law:Doctrinal Discourse Revised, European Public Law, C. 6, Sa.1, s.69-80
WIDDERSHOVEN, Rob; REMAC, Mil an, General Principles of Law in Administrative Law under European Infl uence, European Review of Private Law, C. 2, s. 381- 408.
ZWARD,Tom, Overseeing the Executive:Is the Legislature Reclaiming Lost Territory From The Courts, in Comparative Administrative Law, London, 2010. İdarenin Yargısal Denetiminin Sınırlarına İlişkin Modeller, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y. 2013, Sa. 1-2 1641 [1925] 1 K. B. 213